Akbelen'i savunan kadınlar: Tek bir dal kalana kadar direneceğiz

Muğla Akbelen Ormanı’nda ağaçlar kesilmesin diye nöbet tutan kadınlar, yaşadıklarını anlattı. İlkay Demir (39), “Kendi toprağımızı koruduk, biber gazı sıktılar. Çamlarımı kaybettim, ellerimi kelepçelemişler, boğazımı sıkmışlar gibi oldum” dedi.

Şeyda Öztürk / İrem Karataş

Muğla Milas’a bağlı İkizköy’de yaşayanlar ve yaşam savunucuları tarafından iki yılı aşkındır nöbet tutularak korunmaya çalışılan Akbelen Ormanı’na 24 Temmuz’da jandarma ve polis eşliğinde iş makineleri girdi. Köylülerin birlikte büyüttüğü ağaçlar, Limak Holding ve İÇTAŞ’ın ortak projesi olan YK Enerji’nin termik santralının sahasının genişletilmesi için bir bir kesildi. Yıllardır direniş gösteren köylüler bu kıyımı jandarma ve polis barikatının ardından izlemek zorunda kaldı. 760 dönümlük alandaki ağaçların birçoğunu kaybeden köylüler Cumhuriyet’e yaşadıklarını anlattı. 

‘ÇİÇEK BİLE KALMADI’

Direnişin simgeleşen isimlerinden 63 yaşındaki Melahat Tulha: “Akbelen’deki köylülerin yerlerini satın almak istediler satmayanları tehdit ettiler. Buraya birçok kişi desteğe geldi ama başaramadık. Daha güçlü çıktılar. Gelen gaz yedi. Asker çoktu, biz yenildik. Bir barikatı geçemedik. Termik  santral gelmeden önce 12 tane zeytinden 400 kilo zeytinyağı yapıyordum. Şimdi hiçbir şey kalmadı. Bu sene zeytin bile zor bulunacak. Bundan 15 sene önce sadece çiçek balından 20-25 teneke bal alıyorduk. Şimdi yok, çiçek bile kalmadı. Kaç sefer ilaç verdik bahçemize, olmadı. Lanet kömürün dumanı çıkıyor yukarıya, sabaha doğru ekinlerin üstüne iniyor. Çiçekler, patlıcanlar, börülceler olmuyor. İki kızım dört torunum var, onlar hiç göremeyecek. İkizköy’de suyumuz vardı, yazın serin kışın da ılık olurdu. Termik santral geldikten sonra o da kurudu.”

‘HER ŞEY YOK OLDU’

Evi kömür sahasının içerisinde kalan 39 yaşındaki İlkay Demir: “Yıllardır korku içinde yaşıyoruz. Seçim, yılbaşı, kurban bayramı derken alana girdiler. Kendi toprağımızı koruduk diye biber gazı sıktılar. Bu ormanın tek dalı kalana kadar direneceğiz. Çamlarımı kaybettim, ellerimi kelepçelemişler gibi oldum, sanki boğazımı sıkmışlar gibi... Bu ormanda keklik, kaplumbağa, tavşan var. Ben anneysem, bu orman çocuklarımın geleceği için hakkımdır. Çocuğum okuldan geldiğinde ormanda gezer mantar toplardık. Her şey yok oldu. Lanet olası kömür lütfen dursun. Termik santral gelmeden önce zeytin verimimiz iyiydi. Şimdi zeytinler tam çiçek açıyor, termik gazını bacadan bırakıyor, verim olmuyor. İncirlerimiz eskisi gibi olmuyor. İneklerim var, kömür tozundan düşük yapıyorlar. Çocuklarımın biri 7 biri 13 yaşında eskiden hamak gererdik kitap okurlardı. Şimdi korkuyorlar her yerde asker görmekten. Önceden çok mutluydum, o kadar hayallerim vardı, her şey gitti.”