Evrenin büyük kısmı 'karanlık enerji'den oluşuyor
Evrenin nasıl oluştuğuna yönelik çalışmalar devam ederken, yeni hesaplamalar karanlık enerjiyi işaret ediyor. Peki, nasıl?
cumhuriyet.com.trKaranlık enerji hakkında gizem halen tam anlamıyla çözülememişken, yeni yapılan hesaplamalar evrenin büyük çoğunluğunun karanlık enerjiden oluştuğunu doğruladı.
Daha önce NASA'ya göre evrinin yüzde 5'i maddeden, yüzde 27'si karanlık maddeden, yüzde 68'i ise karanlık enerjiden oluştuğu düşünülüyordu. Bu değeri yüzde 68.3 olarak ölçen farklı veriler de var ancak yeni hesaplamalar başka değerlere de işaret ediyor.
DAHA ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR TEKRAR DOĞRULANDI
Chiba Üniversitesinden bilim insanlarının da yer aldığı uluslararası bir ekip, toplam madde miktarını ikinci kez ölçmeyi başardı. Ekip, maddenin evrendeki toplam madde ve enerji miktarının yüzde 31’ini oluşturduğunu, geri kalanının ise karanlık enerjiden meydana geldiğini ortaya çıkarttı.
Evrenin yeni ölçümlerine göre her şeyin toplamının yüzde 69'u karanlık enerjiden oluşuyor.
Geriye kalan yüzde 31'lik kısımsa görebildiğimiz her şeyi oluşturan parçacıklar ve kuvvetlerden sorumlu olan karanlık madde.
Mısır'daki Ulusal Astronomi ve Jeofizik Araştırma Enstitüsünden ve Japonya'daki Chiba Üniversitesinden makalenin ilk yazarlarından Dr. Mohamed Abdullah'a göre kozmologlar toplam maddenin yalnızca 20'sinin baryonik maddeden oluştuğuna inandığını söylüyor. Baryonik madde yıldızları, gezegenleri, hücrelerimizi ve atomları oluşturan madde olarak biliniyor.
Virginia Üniversitesinden Anatoly Klypin'e göreyse, “Evrendeki toplam maddenin daha yüksek bir yüzdesi daha fazla küme oluşmasına neden olur. Ancak maddenin çoğu karanlık olduğu ve teleskoplarla doğrudan göremediğimiz için herhangi bir galaksi kümesinin kütlesini doğru bir şekilde ölçmek zordur.”
Karanlık enerjinin ise ne olduğu bilinmiyor. Tekrarlanan ölçümlere göreyse evrenin madde ve enerji yoğunluğunun çoğu yüzde 70 dolaylarında olan bir miktardan oluşuyor.
The Astrophysical Journal'da yayımlanan araştırmada, evrenin genişleme hızının tespit edilmesinin şu ana kadar son derece zor olduğunun kanıtlandığı ancak bilim insanlarının bunu bulmak için çok uğraştığını çünkü bunu bulmanın evrenin bugüne kadarki genişlemesinin nasıl etkilendiği ve gelecekte de nasıl etkilenebileceğinin çözülmesinde önemli bir buluş olabileceği vurgulanıyor.
Bilim insanları, galaksilerin sayısını ve kütlesini sayısal simülasyonlarla karşılaştırarak madde ve enerji oranını hesaplayabilir. Daha büyük kütleli kümelerin daha az kütleli kümelerden daha fazla galaksi içerdiği gerçeğine -kütle zenginliği ilişkisi: MRR- dayandılar.
Günümüzün galaksi kümeleri milyarlarca yıl boyunca kendi yerçekimi altında çöken maddelerden oluşuyor. Bundan dolayı şu anda gözlemlenen kümelerin sayısı, sözde küme bolluğu sebebiyle, kozmolojik koşullara ve özellikle de toplam madde miktarına karşı çok hassas.
Öte yandan kütlenin büyük bir kısmı karanlık madde tarafından sağlanıyor. Bu yüzden de galaksi kümesinin kütlesini doğrudan ölçmek zor hale geliyor. Araştırma ekibi, bunun yerine veri tabanlarında yer alan gökada kümelerinin kütlesi belirledi ve her bir gökada sayısını sayarak, her birinin yalnızca küme gökadaları içerip içermediği tespit ederek ve GalWeight olarak bilinen tekniği uygulayarak verileri analiz etti.
Karanlık enerji ve karanlık madde içeren galaksi kümelerini oluşturmak için sayısal simülasyonlar gerçekleştiren ekip, gözlemlenen galaksi kümelerine en yakın eşleme yapan simülasyonu ele aldı. Burada yüzde 31'i maddeden oluşan bir evren ortaya çıktı. Sonuç ekibin yüzde 68.5 oranında karanlık enerji ve yüzde 31.5 oranında maddeyi ortaya çıkaran önceki çalışmasına oldukça yakın bir sonuç.
Chiba Üniversitesinden Tomoaki Ishiyama, “MRR kullanarak madde yoğunluğunun ilk ölçümünü yapmayı başardık, bu da Planck ekibi tarafından CMB yöntemi kullanılarak elde edilenle mükemmel bir uyum içinde. Bu çalışma ayrıca küme bolluğunun kozmolojik parametreleri kısıtlamak için rekabetçi bir teknik olduğunu ve CMB anizotropileri, baryon akustik salınımları, Tip Ia süpernovaları veya yerçekimsel mercekleme gibi küme dışı teknikleri tamamladığını göstermektedir.”