Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Gül tezgâhı yine mi kuruluyor?

03 Aralık 2021 Cuma

Birileri Abdullah Gül adını bugünlerde yine ortaya atmaya başladı. Onun Atatürk düşmanı olmadığını kanıtlamak için kendilerini paralıyorlar. Ne enteresan değil mi? Seçime bir buçuk yıl kala bu kâbus yeniden canlandırılmak isteniyor.

“İsteyen istediğini söylesin, neden bu kadar tepki veriyorsun?” diyebilirsiniz ama o iş o kadar basit değil. Yeni ittifak hazırlıklarının sürdüğü bu dönemde kimileri bu konu için “çoktan kapanmış bir defter” dese de bu konu birtakım görüşmelerle sinsi bir şekilde gündemde tutuluyor.

Gül’ün aniden 29 Ekim ve 10 Kasım’da Atatürk’lü paylaşımlar yapması...

Meral Akşener’in 2018’de Gül’ün Millet İttifakı’nın ortak adayı olması için teklif geldiğini söyleyerek bunun ardında Karamollaoğlu ve Kılıçdaroğlu’nun olduğunu sezdirmesi, kendisi daha önceden aday olmasaydı Gül’ün adaylığından mutluluk duyacağını açıklaması...

DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan’ın, Halk TV’de katıldığı programda, 2018’de Gül’e muhalefetin ortak adaylığı teklifi yapıldığında kendisinin de “masada olduğunu” açıklaması...

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve Saadet Partisi Genel Başkanı Karamollaoğlu’nun geçen hafta Gül ile ayrı ayrı toplantı yapması...

Kılıçdaroğlu’nun geçen yıl Gül’ün adaylığı konusundaki soruya, “Neden bu kadar korkuyorlar?” diyerek yanıt vermesi gibi mide bulandırıcı gelişmeleri bir yana koysak da medyada bazı isimler, Gül’ü parlatmak için çırpınıyor.

***

Mesela 2012’de “19 Mayıs törenlerinden ne çok çektik” diye tweet atan şimdinin “muhalifi” Levent Gültekin, Halk TV’de “Abdullah Gül’e Atatürk düşmanı demek çok büyük ayıp ve haksızlık. Bir kere Atatürk düşmanı bir adamla ben oturup konuşmam, o adamla yan yana selam vermem” diyerek Gül’ün Atatürkçülüğünün garantörü olarak kendisini gösterdi! 

Bununla da kalmadı; Diken’de bir yazı yazarak ortada haksız bir kampanya olduğunu savundu. Neymiş? Gül hakkında yapılan tartışmalar, toplumdaki biz-onlar şeklindeki ayrımcılık virüsünü yayıyormuş.

Yazısının devamında, bu girdaptan çıkmak için muhafazakârların oylarını almaya mecburuz anlamında görüşleri sıralayarak yine Gül’e yol yapmış.

***

Gül, 1990’lı yıllardan beri aktif siyaset içinde olmuş, AKP’yi R.T. Erdoğan ile kurmuş, milletvekili, devlet bakanı, dışişleri bakanı, başbakan yardımcısı, başbakan ve cumhurbaşkanı olmuş bir politikacı. Bunca yıldır siyasette yaptıklarıyla siyasal İslamın simge isimlerinden biri haline geldi. 

Cumhurbaşkanlığı sırasında önüne gelen 886 yasadan sadece 4’ünü veto etti. Yani laik Cumhuriyete en büyük darbeleri indiren yasaları, Erdoğan ile birlikte onayladı. Her 29 Ekim’de, 10 Kasım’da törenlere gitmiş olsaydı bile bu, AKP’nin “Çankaya Noteri” olduğu gerçeğini değiştirmez.

Belki Gültekin unutmuştur ama Gezi döneminde gencecik çocuklar katledilirken sosyal medyada herkes son bir çabayla, Gül’ü etiketleyip şiddeti durdurması için sürekli talepte bulundu ama Gül, olanları sadece izledi. Ergenekon ve Balyoz kumpaslarını savundu ve bugünkü ucube sistemin yaratılmasına büyük katkılarda bulundu.

Ayrıca Refah Partisi’nin genel başkan yardımcısı olduğu 1995 yılında, The Guardian gazetesine verdiği röportajda, “Cumhuriyet döneminin sonu gelmiştir” dedi. 

Böyle bir cümleyi kimlerin kurabileceğini tahmin etmek zor değil. Kimse kimseyi aptal yerine koymasın. 

19 yıldır AKP’nin her alanda yarattığı korkunç bir yıkıma maruz kalan Türkiye’nin ihtiyacı, iki siyasal İslamcı arasına sıkışmak değildir!

Gül’ü muhalefetin cumhurbaşkanı adayı yapmayı düşünen varsa şimdiden uyaralım: Tahmin bile edemeyecekleri bir direnişle karşılaşırlar.


Okuyucularıma not: Bugünden itibaren artık haftada üç kere yazacağım. Çarşamba, cuma ve pazar günleri bu köşede buluşmak dileğiyle!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları