“Yıkılanın yerine daha iyisini yaparak, yananın yerine daha fazlasını dikerek, eksilenin yerine daha çoğunu koyarak” yollarına devam edeceklermiş.

Yaptıkları, yapacaklarının garantisidir.

Önce rant için dere yataklarına evler ve kamu binaları yaparlar.

Sonra o yapılar sel felaketinde yıkılınca yenisini diker, vatandaşa banka kredisi verip borçlandırırlar.

Önce THK uçaklarının bakımını yaptırmazlar, depoda çürüsün diye bırakırlar.

Sonra ormanlarda yangın çıkınca, yurtdışından uçak kiralar, bedelini halka ödetirler.

Önce madenlerde gereken önlemleri almazlar.

Sonra maden çökünce gider, Soma’da olduğu gibi halkı tartaklarlar.

Önce doğayı katleden HES’leri yapar, sonra ona karşı çıkanları Metin Lokumcu gibi biber gazıyla öldürürler. 

Önce depreme dayanıksız binalar yaparlar.

Sonra deprem vergisi koyar, kentler daha güvenli olacak vaadiyle kandırdıkları vatandaşlardan yıllarca para toplarlar. 

Ek vergileri nereye harcadıklarını da söylemezler; sorana “terörist” der, yeni vergi türleri yaratıp tekrar para toplarlar.

Halk; salgın, deprem, sel gibi türlü felaketlerle boğuşurken para yok derler ama Somali’ye 30 milyon dolar hibe ederler. 

Yazlık, kışlık saraylar için devletin kasasından para bulurlar ama halkın ihtiyaçları için IBAN verip yine halktan para isterler. 

Topladıkları paralarla yeni inşaatlar yapar, 5’li çeteyi zengin edip “eksilenin yerine çoğunu koyduk” derler ama asıl eksilenin ne olduğunun farkına bile varmazlar...

Çünkü eksilen candır, insan ve hayvan canıdır!

Yerine getiremezler!

Eksilen ormandır, doğadır. Yerine aynısını yıllarca koyamazlar.

Onlar ancak felaket yaşanan bölgelere gider, acılı halka çay fırlatır, 19 yıldır iktidarda oldukları halde muhalefeti suçlarlar. 

Sistematik yalan ve dezenformasyon kampanyalarını yandaş medya aracılığıyla kendileri düzenler; acısını, haklı tepkisini sosyal medyada dile getirenleri ve gerçekleri yazan gazetecileri tehdit ederler.

Toplumu zapturapt altına almak için istibdat rejimi kurar, sonra da “muhalefet toplumda infial ortamı oluşturmaya çalışıyor” derler!

Onlar, insanlar can verirken, “HES’ler mağdur” diye beyanat verir.

Onlar, ne insanları ne de doğanın içinde yaşayan canları düşünür. 

Onlar, beton aşığı, para düşkünü iktidar budalasıdır. 

Onlar, ruhunu felaket kapitalizmine ve emperyalizme teslim etmiştir. 

Onlar, bu ülkenin başına gelen en büyük felakettir.

Türkiye’yi ateş çemberinin içine sokanlar, bu ülkenin gerçek beka sorunudur!

YERYÜZÜ VE TÜM CANLILAR İÇİN KONSER

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sanatçılarla halkı buluşturduğu ücretsiz konserler, salgın döneminde bunalanlar için iyi bir seçenek yaratmaya devam ediyor.

Bu akşam yolunuzu Kireçburnu Haydar Aliyev Parkı’na düşürürseniz, saat 20.00’de tüm canlılar için ses çıkaran vegan müzisyen Atilla Volga’nın konseri var. 

Aslında bir radyasyon fizikçisi ve aynı zamanda sadece kendi yazdığı şarkıları çalıp seslendiren yetenekli bir müzisyen Atilla Volga. Çocuk yaşlarından itibaren kendi sözlerini yazıp bestelerini yapıyor; parçalarındaki tüm enstrümanları kişisel stüdyosunda tek başına çalıyor. “Dokunmam Tenine” adlı teklisini de yeni yayımladı.

Alternatif rock türünde müzik sevenlerin yanı sıra, konser sırasında doğa ve hayvan özgürlüğü konularında dile getirdiği görüşleriyle çevrecilerin de desteğini hak ediyor. 

Yeryüzünün böylesine talan edildiği bir dönemde, dilerim İstanbul Boğazı’ndan yükselen bu ses tüm yurda ulaşsın.