Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

103 yıl önce ufkun ötesini gördü

18 Mayıs 2022 Çarşamba

“19 Mayıs 1919’un 100. yılı, Atatürk’ün Cumhuriyet Devrimi’nin de 100. yılı olarak kabul edilebilir. Bu nedenle, bu çalışma, bir anlamda sadece Devrimin değil, Karşı Devrim’in nasıl oluştuğunun da ayrıntılı bir öyküsüdür.”

Prof. Dr. Emre Kongar hocamla hazırladığımız, Remzi Kitabevi tarafından geçen hafta yayımlanan “Devrimin ve Karşı Devrimin Yüz Yılı” adlı kitabımızdan bir alıntı bu.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş öyküsü anlatılırken, kitabı 1919’dan başlatmamızın elbette önemli nedenleri var.

***

Bunları da yine aynı kitaptan özetlediğim alıntılarla açıklamak isterim:

1- Mustafa Kemal Paşa, Anadolu’ya geçmeden önce, yeni bir devlet kurmanın, Cumhuriyeti ilan etmenin tüm zihinsel hazırlıklarını tamamlamış görünmektedir. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünün ancak yeni bir devlet yapısıyla önlenebileceğine inandığı anlaşılmaktadır.

2- Kurtuluş Savaşı tarihi, sadece 1. Dünya Savaşı’nı kazanmış olan Büyük Devletler’e, Yunanistan’a, Ermenistan’a, dinci ayaklanmalara ve Halife Ordusuna karşı kazanılan bir savaşın tarihi değildir. Aynı zamanda yeni bir devletin temellerinin atılışının, bir Din-Tarım Toplumu’nun bir Kentsel-Endüstri Toplumu’na evrilişinin ve egemenliğin Osmanlı ailesinden Millet’e aktarılışı için gerekli olan siyasal ve toplumsal-ekonomik yapının devrimlerle kuruluşunun da tarihidir.

3- Olayların sırasına ve birbirleriyle olan ilişkilerine bakıldığında ortaya çıkan en önemli gerçeklerden biri, Mustafa Kemal’in sadece büyük bir komutan değil, zamanlamayı çok iyi kullanan bir politikacı da olduğudur.

4- “Kurtuluş Savaşı Tarihi”, aynı zamanda bir “Dış İlişkiler Zaferi Tarihi” olarak da algılanabilir.

5- Olayların akışını izlediğimiz zaman Mustafa Kemal’in savaşın en sıkıntılı zamanlarında bile asla umutsuzluğa kapılmadığını, inşa etmekte olduğu yeni  çağdaş devletin/toplumun yapısını daima akılda tuttuğunu, bu toplum için gerekli olan eğitimsel ve kültürel önlemleri aldığını görüyoruz. 

6- Olayların dizilişi bize, Kurtuluş Savaşı’nın ne denli yoksulluk içinde ve ne zor koşullarda gerçekleştirildiğini bir kez daha anlatıyor.

7- Olayların bize gösterdiği bir başka gerçek, durumun en kötü olduğu, Meclis’in kendisine karşı çıktığı zamanlarda bile Mustafa Kemal’in, Meclis’in varlığını ve saygınlığını daima ön planda tutmuş olmasıdır.

8 - Aklında Cumhuriyet’i ilan etmek olan Mustafa Kemal’in Trakya ve Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki direnişleri, halk hareketleri olarak “Müdafaa-i Hukuk” örgütleri biçiminde yönlendirdiği ve bunları önce Sivas Kongresi’nde “Milli Hâkimiyetin” temsilcileri olarak birleştirdiği, sonra da Ankara’daki Büyük Millet Meclisi’ni bu sürecin bir sonucu olarak açtığı görülmektedir.

***

19 Mayıs 1919, üzerinde yaşadığımız topraklarda aydınlanmanın yolunu açan mucizevi bir devrimin dönüm noktasıdır. 

Atatürk’ün, “Yolunda yürüyen bir yolcunun, yalnız ufku görmesi yeterli değildir. Muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi lazımdır” sözü ünlüdür. Türkiye Cumhuriyeti tarihi, bu sözün doğruluğunun kanıtıdır; ufkun ötesini de net olarak görebilen bir önderin liderliğinde emperyalizme, saltanata ve gericiliğe direnen bir halkın öyküsüdür. 

O nedenledir ki Atatürk, 20 Ekim 1927’de Gençliğe Hitabesi’nde bugün olacakları da bilmiştir:

“Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.”

Yaşadığımız bu “Çöküş Dönemi”nde, bağımsız ve demokratik bir laik Cumhuriyet için, yeniden, “BANDIRMA VAPURU NE ZAMAN KALKACAK” diye sormalıyız dememin nedeni de bu.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları