Yürümek...

18 Haziran 2020 Perşembe

Haziran ayı bana en çok yürümek sözcüğünü anımsatıyor... “Yürümek” sadece bir sözcük, bir fiili belirleyen sözcük değil... “Yürümek” sadece bir eylemi anlatmıyor. Aynı zamanda bir kavram...

Yürümek, yani ileriye bakmak... Yürümek, yani ilerlemek... Yürümek, yani amaca ulaşmak, hedefe varmak için harekete geçmek... Yürümek, aynı zamanda cesaret işidir... Bir meydan okumadır...

Tıpkı sevgili Sevgi Soysal’ın “Yürümek” romanındaki gibi... Dostluğun, aşkın, cinselliğin, toplum baskısının, değer ölçülerinin sınıfsal açıdan sorgulandığı; Ankara sokakları aracılığıyla ülkedeki toplumsal ve kültürel değişimi irdeleyen Ela ile Mehmet’in öyküsü gibi... 1970 TRT Roman Başarı Ödülü’nü kazanan kitap az çekmedi bu devletin elinden. Müstehcenlik gerekçesiyle yasaklandığını, toplatıldığını bile anımsıyorum...

***

Yürümek deyince elbet 15-16 Haziran işçi sınıfının yürüyüşü geliyor aklıma ve yüreğime... Müthiş bir direniş, bir isyandı! Sendikal hakların yok edilmesiyle ilgili yasa Meclis’te kabul edilince, 15 Haziran 1970’te on binler yürüyüşe geçti... Sanki bütün İstanbul yürüyordu! O gün Cağaloğlu’ndaydım. Valilik önündeki protestoları unutamam. Polisle çatışmayı, yolların kapanmasını, köprülerin açılmasını, 16 Haziran’da katılımın çoğalmasını, Türkiye’nin her yanına yayılmasını... Yasa ancak 1971’in ilk aylarında kaldırılacaktı...

***

Sonra 1 Mayıs yürüyüşlerini anımsıyorum. Taksim’e akışları... Kanlı ve kansız olanlarını... Genco Erkal’ın yüz binlere aydınlığa çıkma yollarını göstermesini... Ve o güzel insanları... Yukarıdaki fotoğraftaki gibi çooook genç Tarık Akan ve Müjdat Gezen gibi sanatçıların hiç eğilmeyen başları, ilkelerinden ödün vermeyen onurlu duruşlarıyla her daim emekten yana, haklardan yana, dayanışmadan yana tavır almalarıyla taçlanan yürüyüşleri...

***

Bundan 3 yıl önce CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı “Adalet Yürüyüşü”... Ankara’dan İstanbul’a, ADALET talebiyle 15 Haziran’da başlayan herhalde Cumhuriyet tarihindeki en büyük, en görkemli sivil yürüyüş... O günlerin anısına da canım, biricik Gülriz Sururi’yle katılımımızı gösteren bu fotoğrafı, sevgiyle saygıyla buraya bırakıyorum.

***

Üç günden beri HDP’nin Edirne ve Hakkâri’den Ankara’ya başlattıkları “Demokrasi Yürüyüşü”nü, daha doğrusu yürüyüşün engellenmesi için yapılanları görüyoruz. “Hak, hukuk, adalet” sözlerinin karanlığa boğulmak istenmesini; vazgeçtim hak ve hukuktan, yasaların, anayasanın yok sayılmasını izliyoruz.

Ve siz hâlâ buna demokrasi mi diyorsunuz? Ya da içinde yaşadığımız sisteme hâlâ “demokrasi” diyebilen var mı???

Sözü Nâzım Hikmet’in “YÜRÜMEK” şiirine bırakıyorum:

Yürümek;/ yürümeyenleri/ arkanda boş sokaklar gibi bırakarak,/ havaları boydan boya yarıp ikiye/ bir mavzer gözü gibi/ karanlığın gözüne bakarak/yürümek!..

Yürümek;/ dost omuzbaşlarını/ omuzlarının yanında duyup,/ kelleni orta yere/ yüreğini/ yumruklarının içine koyup /yürümek!..

Yürümek;/ yolunda pusuya yattıklarını,/ arkadan çelme attıklarını/ bilerek yürümek...

Yürümek;/ yürekten/ gülerekten/ yürümek...

Siz siz olun yürümekten vazgeçmeyin...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları