Rumeli Hisarı’ndaki mucize şimdi evimizde: Nâzım’a Armağan

03 Mayıs 2020 Pazar

İKSV’nin, Dikmen Gürün yönetimindeki İstanbul Uluslararası Tiyatro Festivali, ilk kez kendi de prodüksiyon yapacaktı.

İlk yapım için Nâzım Hikmet ve onu en iyi yansıtabilecek isim olarak Genco Erkal seçildi. (N.H. Vakfı ve İstanbul Tiyatro Festivali’nde kuruluşlarından bu yana çalışmaktayım. Şu yukarıdaki 3 cümle için verilen emek, çaba, ikna gücü, duygu yoğunluğu müthişti.) Sonunda o akşam geldiğinde Rumeli Hisar’ı en alt sıradan en tepeye, çayır çimenin üstü, ağaçların altı da dolduğunda soluklar tutuldu.

Çünkü ilk kez Türk tiyatrosunun her biri “yıldız” olmuş, tiyatromuzun “diva”ları, yorumculuğu yaratıcılığa dönüştürmüş sanatçıları bir arada izleyecektik.

18 YIL SONRA

Aradan 18 yıl geçtikten sonra İKSV, bu mucize oyununun kaydını dijital platformda erişime açtı. Genco Erkal’ın tasarladığı, yönettiği, rol aldığı “Nâzım’a Armağan”ı önceki gün evimde yeniden izlerken Genco’nun dehasına bir kez daha saygı duydum. İzlerken gözyaşlarımı tutamadım.

Artık Rumeli Hisarı yoktu. Yıldız Hanım sonsuzluğa göçmüştü. Oyun yine müthiş etkileyiciydi. İçimde bir ukde kaldı:

Keşke ilk provadan sonra ayrılan Gülriz Sururi de olsaydı aralarında... Bir kez daha beni en çok duygulandıran, sahnedeki on sanatçının (9 diva ve Genco Erkal’ın) koroda sıradan bir “nefer” olmakla, “star”lığın en doruğuna ve görkemine tırmanmak arasında hiçbir ayırım yapmamalarıydı.

Bir ayin, bir klasik Yunan korosu havasını yoğunlaştıran Bilge Mestçi’nin işlevsel kostümleri... Metin Deniz’in Rumeli Hisarı’na renk, coşku, umut katan sahne tasarımı... Selim Atakan’ın evrensel ve geleneksel renkler taşıyan müzikleri bugün de çok etkileyiciydi. Ve işte ayin başladı:

Güneşe akın vardı ve güneşin zaptı yakındı. Sahneye indiler, güneşi, ateşi, suyu, havayı yaratıp sahneyi ve bizi zapt ettiler.

ONLAR Kİ

YILDIZ KENTER: Müthiş bir fenomen. Her zamankinden bin kat daha çok kendisi. Rol yapmıyor. Ama aynı zamanda tepeden tırnağa Nâzım Hikmet. Elleriyle ellerimizi isyana kışkırtıyor.

JÜLİDE KURAL: Kadronun en genç oyuncusu, bir ateş parçası. Gökyüzüne uzanan merdivenlerin tepesinde, kızıl yelkenlerle yarışıyor. Şeyh Bedrettin’de, toprağı ve sıcağı içinde taşıyor.

ZELİHA BERKSOY: Tüm birikimini sesine, bedenine, yüzüne yüklemiş. Bilgelikle geçiyor rolden role. Taranta Babu’dan su kenarındaki yıldızlı gecelere uzanırken sevgiyi ve direnişi harmanlıyor.

IŞIK YENERSU: Duru, berrak, pırıl pırıl bir su... Akıyor, hapisliğin, aşkın, acının, yalnızlığın arasından. Duygu yüklü sesine yeryüzünün tüm aşklarını yerleştirmiş. Bir isyan bayrağı kadar güzel.

TİLBE SARAN: Olağanüstü. Söylediği her sözcük, her hareketi, her duruşu, her bakışı, anlamları çoğaltıyor, izleyiciyi sarsıyor, büyülüyor, kendisine kenetliyor. Duyguları elle tutulur kılıyor.

AYLA ALGAN: Oyunun her anında sahnede. Tavırlarıyla, duruşuyla meydan okuyor. Aynı zamanda Nâzım’ın annesi ve tüm kadroya kanat germiş bilge bir ana. Hapisteki oğlu için imza isterken çarpıcı.

SEMA: Şaşırtıcı sesi, şarkı söyleme tarzıyla mutluluğumuz... Savaşın acımasızlığından barışın umuduna, “Şu Varna deli etti beni”lere uzanan bir gökkuşağı sunuyor.

ZUHAL OLCAY: Tek sözcükle mükemmel. Fazıl Say bestesi “Memleketim, memleketim, memleketim” şarkısında ve katıldığı her sahnede.

ZEYNEP TANBAY: Yalnız kendi danslarının değil tüm oyunun koreografisini üstlenen... Şiiri dansa, dansı şiire dönüştüren... Bedenini müzik ve söz diye kullanan... Yaratıcılığı, duyarlı bir estetik anlayışıyla bütünleyen...

GENCO ERKAL: Bu mucizenin mimarı, sahnede eşsiz bir orkestra şefi. Kurgu, yönetim, oyunculuk ustası. Farklı disiplinlerden, farklı birikimlerden gelen bu dokuz insanı bir araya getirmesi bile mucize.

Oyunun her anında, herkes hem Nâzım Hikmet hem de herkes bir başka kişi... Ve bir kez daha “Nâzım’a Armağan”, büyük şairden çok, biz izleyicilere bir armağan. Teşekkürler İKSV. Teşekkürler adı geçen herkes!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları