İki kadın

21 Ocak 2021 Perşembe

Önceki gün yeryüzünün en güzel, en değerli, en yapıcı insanlarından biri, meslektaşımız, arkadaşımız Hrant Dink’in katledilişinin 14. yılıydı. Pandemi koşulları nedeniyle, her yıl olduğu gibi binlerce insan bir araya gelip birbirimizle kenetlenemedik. Ama Hrant Dink’in arkadaşları çevrimiçi muhteşem bir program hazırladılar. Mutlaka internette izleyin. Arama motoruna “Sen Daima Buradasın Ahparig” yazarsanız karşınıza çıkıyor.

Türkiye’den ve dünyanın birçok yerinden katılımlarla gerçekleştirilen anmalara bence iki kadın damgasını vurdu. İki güzel kadın, Rakel Dink ve Başak Demirtaş’tı. Burada kullandığım “güzel” sözcüğünün içine giren tüm kavramların altını çizmek istiyorum: Cesaret, azim, direnme gücü, dayanma gücü, inanç, hakkaniyet, emeğe saygı, hak hukuk arayışı, vicdan gibi özelliklere sahip olma… Kin, nefret, öfke, intikam duygularından arınmış olma… İnsanı “insan” yapan tüm değerlere sahip olma…

ADALET ARAMA

Bu iki güzel kadın Rakel Dink ve Başak Demirtaş, yaptıkları konuşmalarla bize sadece insanlığımızı hatırlatmakla kalmadılar. Hak ve adalet arayışını da sürdürdüler.

Rakel Dink’in de vurguladığı gibi, 14 yıldır bir cinayet davası “çözülemiyorsa”, çözülmek istenmediği içindir. Sorumlular, azmettiriciler ortaya çıkarılamıyorsa, ortaya çıkması istenmediği içindir. Nokta.

Dava, bir an önce kapatılmaya çalışırken yok Ergenekon’du, yok FETÖ’ydü diyerek yalanlar, yozluklar yüceltilirken; 14 yıldır bir ileri üç geri adımlarla deliller, belgeler yok edilip insanların aklıyla oynanırken; adalet, hak, hukuk katledilirken, Rakel’in şu iki çok yalın sorusu insan olanın içini acıtıyor:

Neden avukatlarımızın taleplerini reddediyorsunuz? Neden tehdit edenleri, hedef gösterenleri ve azmettirenleri soruşturmuyorsunuz?

TARİH, COĞRAFYA, KÜLTÜR DERSİ

Başak Demirtaş ise konuşmasında bir tarih, coğrafya, kültür dersi veriyordu insan olana ve anlayana… (Her iki konuşmanın da tam metnini internetten okumalısınız!)

Urfa, Göbeklitepe’ye işaret ederek “Orada yaşayanlar kimdi, bilmiyoruz. Nasıl yaşadılar, acılarını, sevinçlerini, korkularını, hayallerini bilmiyoruz. Bugün yaşasalardı kendilerine Türk mü derlerdi, Ermeni mi, Kürt mü bilmiyoruz. Hangi dine inanırlardı, hangi partiye oy verirlerdi, bilmiyoruz. Bildiğimiz ve emin olduğumuz tek bir kimlikleri vardı onların: İnsan” diyordu.

İlk, onlar kazdı toprağı. İlk, onlar tohum ekti Mezopotamya’ya. Sonra biz gelmeye başladık. Yaşlı kıtanın dört bir yanından. Onar onar, yüzer yüzer, biner biner. Milyon olduk sonra. En son 84 milyon. Ve o günden beri bu topraklar en çok kimindir diye kavga ediyoruz.

Bir yanda egemenlik, üstünlük, saltanat, şatafat, iktidar için kavga edenler vardı. Bir yanda da hayatta kalabilmek için; eşitlik, adalet, barış, kardeşlik, emeğin hakkı için direnenler vardı.

Dört milyar yaşındaki yaşlı ve yorgun gezegenimizin son on iki bin yılında nasıl bu hale gelebildik, insan olmaktan nasıl bu kadar uzaklaşabildik, herkesi bir defacık olsun bunu düşünmeye davet ediyorum.

Gelin kardeşlerim, gelin el ele verelim. Omuz omuza kaldıralım artık cenazemizi. Bitirelim ortak matemimizi. Bakın, yerde yatanın bir tane kimliği var: İnsan. Ama adı Hrant, adı Tahir, adı Berkin, adı Ali İsmail, adı Eren, adı Ceylan, adı Yasin, adı Medeni, adı Ethem, adı Uğur, adı Taybet, adı Aybüke, adı Ekrem ama adı insan.

Başak Demirtaş’a göre, kimse tek başına kaldıramaz bunca yükü. Öyleyse korkmamak, cesur olmak, katillerimizin karanlığına teslim olmadan, el ele vermekten başka çaremiz ya da umudumuz olamaz.

İki yürekli ve güzel kadına sonsuz teşekkürler.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları