Çocuğun Ölümü...

17 Temmuz 2011 Pazar
\n

\n

Yaşlı başlıydı. Babacan, sevimli bir hali vardı. Sohbeti fena değildi Bindiğim taksinin sürücüsüydü. Elbet İstanbul trafiğinden yakınıyordu Sonra Sonra sıra haberlere geldi Memleket hallerine geldi Sonra (Yazmak istemiyorum yazmak istemiyorum) Sonra: Hepsini geberteceksin!dedi Ve ekledi:

\n

Kaç kişiyseler, nüfusları kaç milyonsa, hepsini öldüreceksin Birini bile sağ bırakmayacaksın Ancak o zaman hallolur bu mesele…”

\n

Önce yanlış duyuyorum sandım Sonra doğru duydum, ama anlamadım dedim Tekrar tekrar vurguladı, sakin sakin anlattıBirinin bile sağ bırakılmaması gerekenlerTürkiye Cumhuriyeti devletinin Kürt vatandaşlarıydı.

\n

Yıllardır öldürüyoruz ama yine de diyecek oldum. Vazgeçtim Ne desem anlamsızdı. Sözcüklerin aczi, gözyaşlarıma karışıyordu.

\n

İçim çok acıyordu. Ölen bütün çocuklar için acıyordu

\n

Hoş sohbet, babacan bir adamın canavara dönüşmesine tanıklık ettiğim için de acıyordu

\n

***

\n

İndim taksiden. Eve yürüyerek döndüm.

\n

Haberlerde, yeni İçişleri Bakanı İdris Şahin, Yangın ya ateşle çıkar, ya bombayla, ya roketle, ya benzinle çıkar Netice itibarıyla çıkar işte Sebebini araştırmak bir şey ifade etmez diyordu

\n

Sen bir de çocuğu ölen anaya sor, bir şey ifade eder mi, etmez mi!

\n

Kendimi böyle haykırırken yakaladım

\n

Sonra ne çok, ne çok açıklama dinledim televizyonda. Daha önce bin kez duyduğum açıklamalar. Tekrar tekrar, defalarca dinlediğim yorumlar, tehditler, sloganlar

\n

Acaba o sürücüye sorsa mıydım: Bu meseleyi halletmek için illaki bütün Kürtler mi öldürülmeliydi; yoksa sadece PKKliler mi? Ya da BDPliler mi? Seçimlerden sonra oy oranlarına bakınca acaba o sürücü, Kürtlerin kaça ayrıldığını / bölündüğünü düşünüyor muydu? Ya da Türklerin?

\n

***

\n

Kapadım televizyonu. İnternetin başına geçtim.

\n

Çok gitmek istediğim halde gidemediğim bir konsere ilişkin haberler gelmeye başladı ekrana. İKSVnin İstanbul Caz Festivalinde Mujeres de Agua yani Suyun Kadınları konseri, Akdenizli ünlü sesleri bir araya getiriyordu. Bizden, dinlemeye doyamadığım, su gibi berrak sesli Aynur Doğan katılıyordu

\n

Havada uçuşan yastıkları, sahneye fırlatanları; Aynura yönelen saldırıları gözümün önüne getirmeye çalıştım. Olmadı getiremedim. Onun yerine Aynurun dünyayı fetheden, Türkiyeyi birçok ülkede temsil eden, Türkiyeyi tanıtan sesi, o güzelim yüzü ve incecik bedeniyle bütünleşti.

\n

Hayır Ahmet Kayaya yapılanın ona da yapılmasına izin vermeyecekti caz festivali izleyicisi. Bunu anladığımda içim rahat etti

\n

Ancak küçük de olsa bir grup insanın, üstelik caz konserine gelen genç insanların Kürtçe diline duyduğu öfke ve kin, bana soracak olursanız, sürücünün duyduğu öfke ve kinden farklı değildi

\n

Ah bilmez değilim! Kışkırtıcılık çok prim yapar ülkemizde! Ancak zaman, kin ve öfkeyi bilemenin zamanı değil! Hiç değil!

\n

***

\n

Aynurun Türkçe ve Kürtçe şarkıları gece boyunca bölük pörçük uykularımda da beni terk etmedi. Tülay Germanın deyişiyle Dumanlı dağları, coşkun ırmakları, güneşi, toprağın mis kokusunu taşıyan Aynurun olağanüstü, doğa gibi etkileyici sesi

\n

Bu ses, Adanada, Erzincanda, Bursada, Kilisde, Konyada, Urfada, Gaziantepte, Giresunda, Samsunda, Zonguldakta, Ağrıda, Tekirdağda toprağa verilen çocuklar için yakılan ağıtlara karıştı, uykularımda… “Dağda ölü ele geçirilen çocuklar için yakılan ağıtlara karıştı.

\n

İnanın, ağıtın Türkçe ya da Kürtçe olması, o çocukların analarına hiç ama hiç fark etmiyordu. Gözyaşları hep ayni renkti: Simsiyah.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları