Canım annem

10 Mayıs 2020 Pazar

Benim canım annem... Bugün Anneler Günü diye sana sesleniyorum sanma... Sen “gittin gideli” seninle konuşmadığım gün yok! (16 yıl mı oldu? Yok canım daha dündü! Ama kimi zaman da öyle özlüyorum, öyle özlüyorum ki bin yıl oldu sanıyorum.) Hem biliyorsun zaten... Yaptığım her iyi, güzel, doğru şeyde senin payın var; yaptığım her yanlışta, senin eksikliğin...

Canım annem, şu günlerde yaşananları sana anlatmak çok zor... Ama çalışayım...

Doğa kendini yeniliyor

Biliyor musun, senin sevgili kentin İstanbul’da bile artık kuş sesleri daha çok duyulur oldu. Sabahları kuş sesleriyle uyanıyoruz. Hava daha temiz. Sokağa çıkanlar daha rahat soluk alabiliyor. Çiçekler farklı açar oldu. Daha renkli, daha canlı... Bahar bütün haşmetiyle girdi İstanbul’a. Mor salkımlar, erguvanlar adeta çıldırdı...

Şaşacaksın ama Ortaköy, Kandilli, Karaköy ve Moda sahillerinden fotoğraflar geliyor, Boğaz sularında yunusların yüzdüğünü gösteren... Artık Boğazlarda olsun, Haliç’te ya da Marmara Denizi’nde olsun ve hiç kuşkum yok, göremediğim, gidemediğim tüm denizlerde de balıklar sanki daha rahat nefes alır oldu...

Hava daha temiz olunca yıldızlar daha bir parladı. Nâzım’ın deyişiyle güneş daha bir güneş gibi doğdu. Güneşin batışı, ayın doğuşu daha bir görkemli ayine dönüştü... Öyle ki, bugüne dek bunları fark bile etmeyen gözler, bunları görür oldu...

Kısacası, doğa kendini yeniliyor canım annem...

Ya insanlar?

Ya insanlar? İnsanlar kendilerini yenileyebilecek mi” diye sorduğunu duyar gibi oluyorum anneciğim... Bu pandemi süreci bittikten sonra, (ki kolay kolay biteceğe benzemiyor) hani hiçbir şey eskisi gibi olmayacak deniyor ya! Acaba?

İnsanlar bu yaşadıklarından ders alabilecek mi? Doğayı talan etmeyi sonlandıracak mı?

Kendi çıkarı, dinmeyen açgözlülüğü, doymayan işkembesi, bitmeyen hırsını birazcık denetleyebilecek mi?

Daha çok kazanç, daha çok güç, daha çok sömürü uğruna ormanları, vadileri, gölleri, akarsuları, kıyıları, dağları, meraları, dere yataklarını, ovaları hunharca yok etmekten vazgeçecek mi?

Hiç sanmıyorum, anneciğim. Kapitalist politikaların iflas ettiğini herkesin anlaması için bakalım daha ne badireler yaşanacak.

Çelişkiler arasında

Canım annem, bugün pazar... Ve iki ay sonra bugün bize ilk kez güneşe, sokağa çıkabilirsiniz dediler. Biz, yani 65 yaş üstündekiler. Ama farz et bir yokuşta oturuyorsun. O zaman nah çıkarsın sokağa!

65 yaşla, 90 yaşı aynı torbaya koyan... Ayrımcılığı yaş, cinsiyet, sınıf farkı üzerinden sömüren ve kışkırtan... Sokağa çıksan bile araca binmeni yasaklayan... Ücretli izni yok sayan... Hem evde kal, ama illaki çalış diyen... Şu salgın günlerinde halk sağlığını değil, iktidarda kalma yollarını düşünen bir yönetim egemen...

Canım annem, tepeden tırnağa çelişkiler ve belirsizlikler içinde yaşamayı sürdürüyoruz.

İlkesel olarak hükümetin tavrı ilk günden beri hiç değişmedi: “Ya bendensin ya da düşmanımsın!” düşüncesi her zamankinden daha egemen!

Biat eden, infaz yasasından yararlanıp hapisten çıktı; etmeyenler hâlâ içeride...

AKP belediyelerine her şey serbest, muhalif belediyelere her şey yasak. Yardımlara ve halk sağlığına yönelik her adım yasak. Yoksullağa çare aramak dahi yasak!

Medyada muhalif olanlara her türlü hakaret ve küfür edebilirsin, hatta ölümle tehdit edebilir; hedef gösterebilirsin. Ama zinhar AKP’lileri eleştiremezsin! Eğer eleştirmeye kalkarsan, hesap soracak olursan, “darbeci” diye lanetlenirsin... 

İşte canım anneciğim buralarda durumlar böyle...

Seni çok özledim. En çok kokunu... Bir de kucağına koyduğum başımda, saçlarımı okşamanı...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları