Bugün günlerden Uğur Mumcu...

24 Ocak 2021 Pazar

Bugün pazar. Bugün 24 Ocak. Bugün günlerden yine Uğur Mumcu... 

Ve ben onun yıllar öncesinden gelen sesini dinleyerek bugünün Türkiyesi’ni düşünüyorum: 

Dinsel gericilik

Dinsel gericilik, ülkemizde yıllardır bir siyasal sömürü aracı olarak kullanılıyor. Bir yandan Türk İslam sentezci 12 Eylül Atatürkçülüğü, öte yandan ANAP ile birlikte güç kazanan Nakşibendi egemenliği; bu egemenlik ile iç içe gelişen İslam bankerleri ile palazlanan gerici ve tutucu çevreler; bu İslam bankerlerine sırtlarını dayamış yayınevleri, dergiler ve gazeteler, Nakşi bakanların bakanlıklarında köşebaşı tutmuş İslamcı bürokratlar, 12 Eylül Atatürkçülerinin ilişemedikleri yasadışı Kuran kursları; bu kursları açanların ellerindeki ticari şirketler, Suudi sermayesi desteğindeki İslamcı enstitüler; Nakşi camilerinde cuma namazları kılarak seçim yatırımı... Dinsel gericiliğin sakalını sıvazlayarak bugünkü lükslerini sürdüren ağızları Davidof marka purolu, bilekleri Rolex saatli sözde liberaller...” 

Ramazan aylarında tirajlarını biraz artırmak için kadın göğsü ve bacak fotoğrafları yanında Kuran ekleri vererek birbirleriyle din sömürüsü yarışına giren gazete patronları. Bugünkü gerici gösterilerde, bu çevrelerin, birbirleriyle hiç bağdaşmazmış gibi görünen bu insanların sorumlulukları vardır (...) Tarikat, ticaret, siyaset... Bu üçgenin içinde kazanılan milyarlar. Bu uğurda kandırılıp İslamcı cihada sürülen kimsesiz, yoksul halk çocukları”. (12/3/1989)  

Adalet

Toplumu ayakta tutan temel dayanaklardan biri, adalet duygusudur. Bu duygu bir kez yara aldı mı demokrasinin temelleri sarsılmıştır.

(Ah Sevgili Uğur Mumcu, biz yıllardır bu duyguyla yaşamaktayız, yaşıyoruz!) 

Çare, solda ve sağda, düşünce özgürlüğünü kısıtlayan bütün engellerin kaldırılmasıdır. Bir başka çare de yoktur. Ancak özgürlükçü ve demokratik toplumlarda bu ‘siyaset-tarikat-ticaret’ üçgeni ile savaşılır. Kapalı rejimlerde ise bu akımlar, devlet kadrolarını, sinsi ve karanlık yöntemlerle ele geçirirler...

Atatürk’ün laiklik ilkesinin ancak ve ancak özgürlükçü demokrasilerde savunulacağına inanıyorum... Demokrasilerde çözüm yolları yasaklarla değil, özgürlüklerde aranmalıdır.” 

Demokrasi 

Atatürkçülükle, Kemalizmle suçlanan bizler, gelin işçilerimizi genel grev hakkına kavuşturalım; gelin memurlarımıza örgütlenme, sendikalaşma hakkı tanıyalım, gelin düşünceyi özgür bırakalım; üniversitemizi, radyo televizyonu özerkleştirelim diyoruz.

Demokrasi çok boyutlu bir kavramdır. Demokratik toplumda sermaye kesimi hangi koşullarda örgütleniyorsa, emek kesimi de aynı hakları kullanabilmelidir, demokrasi anlayışı işte budur.” (7/12/1983) 

Atatürkçülük

Atatürk’ün laiklik ve devletçilik ilkesinin yok sayıldığını vurguladıktan sonra “Atatürk’ün çağdaşlaşma anlamındaki Batılılaşma çabaları, Amerikan destekli Araplaşma eğilimleriyle yer değiştirmiştir. Atatürk’ün milliyetçilik ilkesi İslam ümmetçiliğiyle yer değiştirmekte; necip millet kuruntularına dayalı bir çeşit Arap ırkçılığını yerleştirmeye çalışılmaktadır.” (2/10/1984)

Biz Atatürkçülüğün, özgürlük ve uygarlık savaşının adı olduğuna, bunun için Atatürkçülüğün ancak yasak tanımayan özgür bir ortamda güç kazanacağına inanırız.

Atatürkçülük, laiklik yerine ‘Onu da satalım, bunu da satalım’ tutkusu gelip yerleşmiştir. Kuvayı Milliye yerine kuvayı ticariye ya da kuvayı sermaye adını verebileceğimiz çevreler gelmiştir. (...) İlerici düşünceler üzerindeki baskılar anayasal dayanaklara bağlanmış, özetle Cumhuriyetin temel niteliklerine aykırı bir oluşuma yeşil ışık yakılmıştır.” (28/3/1985)

İşte bugün yaşadıklarımız! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları