Boğaziçi Üniversitesi direniyor

28 Ocak 2021 Perşembe

Boğaziçi Üniversitesi çok onurlu bir direniş sürdürüyor. Belki yeterince görmüyor, duymuyorsunuz, çünkü medya gündemi çabuk tüketiyor; hele hele yandaş medya onlara ait tek satıra yer vermiyor.

Ancak o direnişe geçmeden önce ondan hiç de ayrı düşmeyen bir başka gerçeği paylaşmalıyım:

YAYIMLAMA ÖZGÜRLÜĞÜ MÜ?

Türkiye Yayıncılar Birliği, her yıl “Yayımlama Özgürlüğü Raporu” yayımlar. Buna belki de “yayımlamama özgürlüğü” desek daha doğru olur. Birkaç gün önce 2020 yılına ilişkin raporlarını açıkladılar:

Kabaca birkaç sayı:

- 56 kitaba sulh ceza hâkimlikleri tarafından “dağıtım ve satış” yasağı getirildi.

- 1 kitap henüz yayımlanmadan mahkeme kararıyla sansürlendi; 2 kitaba geçmiş yıllarda alınan “dağıtım ve satış” yasağının yayınevine tebliğ edilmediği ortaya çıktı.

- 1 matbaa yetkilisine “kitabın kapak sayfasından itibaren suç unsuru teşkil ettiğini bildiği halde kitabı basmaktan” 10 ay hapis cezası verildi.

- 1 yayınevi sahibine örgüt propagandası içeren kitap basmak ve yayımlanmaktan 2 yıl 1 ay hapis cezası verildi.

- 1 yayınevi sahibine “dini değerleri alenen aşağılama”, 2 yayınevi sahibine “müstehcenlikten” dava açıldı.

- 2 çevirmen hakkında “müstehcen sözleri yayımlamak ve yayımlanmasına aracılık etmek” suçlamalarıyla davalar açıldı.

- 6 yazara kitapları nedeniyle dava açıldı, yargılanmaları sürüyor. 1 yazara “müstehcenlik” nedeniyle 5 ay hapis cezası verildi.

‘MUZIR NEŞRİYAT’

Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu, geçen yıl çok çalıştı. Öyle ki 13 kitabı muzır neşriyat ilan ederken, bunların 4’ünün çocuklara değil, yetişkinlere yönelik olduğunu bile fark edemedi. Bir önceki döneme göre bu yıl 2 misli daha çok kitap sansürledi.

Sosyal medyada, çocuk kitaplarına daha sıkı denetim getirilmesi kampanyaları; WhatsApp’ta ihbarcılık, bireysel şikâyetler teşvik edildi. Sosyal medya kampanyaları ile yazarlar, yayıncılar hedef gösterildi. Kitapların toplatılması, yasaklanması için çağrılar yapıldı.

Ve rapora göre “Yetişkinlere yönelik edebi eserlerin yanı sıra cinsiyet eşitliğini konu edinen çocuk kitaplarını hedefleyen muzır neşriyat kararlarının sonucu yayıncılar ve yazarlar arasında sansür ve otosansür yaygınlaştı.” (Raporun ayrıntılarına Yayıncılar Birliği’nin sitesinden ulaşabilirsiniz.)

BÜ’DE BİLEŞENLER MECLİSİ

Aklımda ve yüreğimde hep Boğaziçi Üniversitesi’nde artık bir simgeye dönüşmüş olan direniş var...

Tıpkı bileşik kaplar misali, üniversitede sürmekte olan direnişle Türkiye Yayıncılar Birliği’nin raporunda dile getirilenler bir bütün.

Üniversiteye, hak edilmemiş, tüm eğilimlere aykırı, hem öğrencilerin hem öğretim üyelerinin tepkisini çeken bir kayyım atamakla, kitap yasaklama, sansürleme, dağıtımını yayını durdurma kararları arasında hiçbir fark yok.

Otoriter rejimler için en olağan en sıradan olaylardır bunlar. Biri ötekini destekler.

Boğaziçi Üniversitesi hâlâ direniyor. Medyaya yansımasa da durum böyle.

Her gün öğretim üyeleri cüppelerini giyip rektörlük binasına arkalarını dönerek protestoyu sürdürüyor.

Hâlâ hiçbir hoca, rektör yardımcı olmayı kabul etmiyor. Hâlâ dünyanın dört bir yanından üniversiteliler BÜ’ye destek gösterileriyle dayanışmayı sürdürüyor.

BÜ’de şu sıralar öğrenciler, hocalar ve BÜ’de çalışan emekçilerden oluşan “Bileşenler Meclisi” kurulma aşamasında. Söz konusu üç kesimin de katılımıyla sık sık “Açık Meclis Oturumları” yapılıyor.

Şu an üzerinde en çok durulan konulardan biri üniversite çevresindeki polis ablukası. Hisarüstü kapısında yürümek neredeyse imkânsız.. Amaç BÜ’yü olumsuzlaştırmak, marjinalleştirmekse çok yazık. Gezi olayları bize bunun ne denli yanlış olduğunu göstermişti.

Otoritenin bir an önce kendine gelmesi, BÜ’ye kulak vermesi gerek.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları