Anadolu'dan Brüksel'e

24 Kasım 2008 Pazartesi

Sizleri bilmem ama ben hâlâ Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönülün “Bugün eğer Ege’de Rumlar devam etseydi ve Türkiye’nin pek çok yerinde Ermeniler devam etseydi, bugün acaba Türkiye aynı milli devlet olabilir miydi?” (...) sözünün içimde yarattığı kahredici mide bulantısıyla yaşıyorum.

Küresel BAK sivil toplum kuruluşu, bakanın istifasını istedi, aksi halde bu sözlerin sorumluluğunun hükümette olacağını belirtti ama bizim ülkemizde haysiyet sorunu olmadığından, kimse oralı olmadı!

Brükselde edilmiş bu sözler içimi kanatmayı sürdürürken, bir başka Brüksel haberi dikkatimi çekti.

İtiraf edeyim ki haberden çok haberdeki isimlerdi beni asıl heyecanlandıran. Bu isimlerin başında Hüseyin Sermet geliyordu. Onu yalnızca bir virtüöz, usta bir piyanist olarak değil, aynı zamanda nice yaratıcı ve kalıcı etkinliğe, sürdürülebilir uygarlık örneğine imza atmış biri olarak görüyorum.

(Sevgili okurlar, artık anlamışsınızdır; riyakârlığımızdan, ikiyüzlülüğümüzden, yalancılığımızdan, sol gösterip sağ vurmamızdan utandıkça, sanata sarılıyorum.)

Şimdi gelelim beni heyecanlandıran isimlere ve olaya:

‘Barış Konseri’

Kısaca Barış Konseri diye adlandırılan olay, dokuz ünlü piyanisti bir araya getiriyor. Türk, Yunan, Kıbrıslı (Kuzeyden ve Güneyden), Ermeni, Yahudi, İranlı, Mısırlı ve Amerikalı piyanistler... Hüseyin Sermet, Rüya Taner, George Lazaridis, Seta Tanyel, Israel Kastoriano, Cyprien Katsaris, Nima Sarkechick, Ramzi Yassa ve David Lively...

Avrupa Birliğinin başkenti Brükselde 3 Aralıkta görkemli Güzel Sanatlar Müzesi (Bozarda) verecekleri konserin başlığıÇatışmalar Ötesinde Müzik”... İnanıyorum ki tüm söylevlerden, konuşmalardan daha etkili bir icraat!

Konser programında eşleşmeler şöyle: Amerikalı Piyanist İranlı piyanistle... Mısırlı İsrailliyle... Kuzey Kıbrıslı, Güney Kıbrıslıyla... Türk, Ermeni, Yunanlı piyanistler bir arada...

Düş değil gerçek!

Önyargıları değiştirmek

Usta bir gazeteci olan ve bence kadın olduğu için hak ettiği değeri görmemiş olan arkadaşım Zeynep Göğüş iki yıl önce TR Plus adlı birliğini Brükselde kurduğunda, başarılı işler gerçekleştireceğinden hiç kuşkum yoktu.

İki yıl boyunca düzenlediği konferans, panel, seminer, sergi gibi çeşitli etkinliklerden sonra İstanbul 2010 çerçevesinde bu konseri gerçekleştiriyor. Yurtdışı tanıtım takvimine alınan bu konserin, önyargıları kırmakta önemli bir rol oynayacağına inanıyorum.

Yıllardır bilmem kaç gram insan hakları diye ölçüp duruyoruz.... Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden habire ceza ala ala bir hal oluyoruz... Bütün dünya bize düşman / Türk’ün Türk’ten başka dostu yokturla, asmayalım da besleyelim mi? arasında gidip geldiğimiz süreçte, Eurovisyon ile futbol maçları arasında sıkışıp kalmışlığımızda, sanata birazcık yer açmakta çok geç kaldık.

Ama olsun. Hiç yoktan iyidir!

İki Brüksel haberi, Vecdi Gönülün söylemiyle, çokkültürlülüğü yücelten Barış Konseri arasında gidip gelirken Ahmed Arifin Anadoluşiirini düşünmeden edemedim: Eloğlu bilmez ama bari siz bilin bu toprakların özünü:

Anadolu

Beşikler vermişim Nuh’a

Salıncaklar, hamaklar,

Havva Ana’n dünkü çocuk sayılır,

Anadoluyum ben,

Tanıyor musun?

Utanırım,

Utanırım fıkaralıktan,

Ele, güne karşı çıplak...

Üşür fidelerim,

Harmanım kesat.

Kardeşliğin, çalışmanın,

Beraberliğin,

Atom güllerinin katmer açtığı,

Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,

Kalmışım bir başıma,

Bir başıma ve uzak.

Biliyor musun?

Binlerce yıl sağılmışım,

Korkunç atlılarıyla parçalamışlar

Nazlı, seher-sabah uykularımı

Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,

Haraç salmışlar üstüme.

Ne İskender takmışım,

Ne şah ne sultan

Göçüp gitmişler, gölgesiz!

Selam etmişim dostuma

Ve dayatmışım...

Görüyor musun?

Nasıl severim bir bilsen.

Köroğlu’yu,

Karayılanı,

Meçhul Askeri...

Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini.

(...)

Öyle yıkma kendini,

Öyle mahzun, öyle garip...

Nerede olursan ol,

İçerde, dışarda, derste, sırada,

Yürü üstüne - üstüne,

Tükür yüzüne celladın,

Fırsatçının, fesatçının, hayının...

Dayan kitap ile

Dayan iş ile.

Tırnak ile, diş ile,

Umut ile, sevda ile, düş ile (...)

Hepinize umut, sevda, düş dolu bir pazar ve sanat ile dayanma gücü diliyorum.

[email protected]

faks:o212. 257 16 50



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları