Amin Maalouf’u dinlerken...

20 Ağustos 2020 Perşembe

Ülkemizde de çok sevilen, çok okunan yazar Amin Maalouf, önceki akşam Habertürk kanalında, Kürşad Oğuz’un sorularını yanıtlıyordu. Beyrut’ta doğup büyüyen, uzun yıllar orada gazetecilik yapan, Lübnan asıllı Fransız vatandaşı Maalouf, Beyrut’taki patlama, Ortadoğu ve Arap ülkelerinin durumu, Lübnan’ın iç ve dış ilişkileri, geçmişe ve geleceğe ilişkin soruları yanıtlarken, birçok izleyici gibi ben de bir yandan kendi memleketimi düşünüyordum. Beni can evimden yakalayan Mustafa Kemal Atatürk hayranlığı... Boyun eğme kültürü... Yozlaşma... Cemaatler, tarikatlar... Kürşad Oğuz’u bu başarılı röportaj için kutluyorum. (İnternetten izleyebilirsiniz) Tümünü buraya sığdırmak olanaksız, ama işte kimi satırbaşları...

Yozlaşma, yolsuzluk

Beyrut’taki son patlamanın dehşet verici boyutlarını dillendirdikten sonra, henüz sorumlular açıklanmamış olsa da Amin Maalouf, “Yıllardır Lübnan’da pek çok şey kabul edilemez şekilde yönetiliyor. Yani ‘sorumlu bu’ demek gereksiz. Yıllardır bu ülkeyi yeteneksizlik, yozlaşma, rüşvet ve sorumsuzluk yönetiyor” diyor.

Kim yolsuzluk yapıyor Lübnan’da?

Dini ve mezhepsel yapının büyük bölümüne hâkim bir yolsuzluk ve rüşvet sistemi var. Lübnanlılar kendilerini vatana ve millete bağlayan en güçlü bağın vatandaşlık değil, ‘klan’lar ve tarikatlar olduğunu düşünüyor ve öyle davranıyor.

Amin Maalouf’un “klan” dediğini biz cemaat diye okuyabilir miyiz acaba...

Ülkede yurttaş bilinci eksik. İnsanlar ülkenin ve toplumun menfaatlarından çok kendi menfaatlarını düşünüyor. Üstelik bu, çok kolay kabul de görüyor.

Nitelikli insan göçü

Tabii bunlar yozlaşmayı tamamen açıklamıyor. Çünkü yozlaşma da pek çok ülkede maalesef var. Ama Lübnan’da yozlaşmayı büyüten özel sebepler var ve artık kontrol edilemiyor. Bu yüzden sorunlar çözülemiyor... Ülkenin bu ekonomik yapısı ve sistemi sonsuza kadar süremez. Faizler inanılmaz, rekabet yok... Ülkem maalesef çok uzun zamandır kötü yönetiliyor.

Lübnan’daki potansiyeli, sosyal kalkınmada öncü olabileceğini, bir zamanlar kalifiye insan yapısına sahip olduğunu belirttikten sonra, o nitelikli insanların bugün Avrupa’da, Amerika’da, Avustralya’da çalıştıklarını vurguluyor: “Çünkü doğdukları ülkenin sosyal, siyasi ve ekonomik şartları çok bozuldu ve onlar dünyanın her yerine kaçmak zorunda kaldılar.

Hısım akraba kayırıcılığı

Gençlik hareketinden, ülkenin karanlığa gömülmesine isyan eden gençlerden söz ediyor Maalouf:

Yozlaşmaya, rüşvete, nepotizme yani hısım akraba kayırıcılığına karşı haykırıyorlar; siyasal sistemin ve beceriksiz sorumluların değişmesini istiyorlar. Lübnan’da hâlâ, özellikle gençler arasında kendi rekabetçi yeteneklerini ülke için kullanmak isteyen çok kaliteli insanlar mevcut. Ülkeleri onlara bu imkânı vermediği için umutsuzlar. Bu son şokun insanları uyandırmasını ve ülkeyi yeniden inşa etmeye sebep olmasını ümit ediyorum.

Soruları yanıtlarken ülkede liyakatin hiç ama hiçbir önemi kalmadığını her fırsatta yeniliyor Amin Maalouf...

Dini aidiyetler sistemi

Lübnan’daki yönetim sistemine ilişkin söyledikleri şöyle:

Bütün cemaat ve tarikatların yönetimde temsil edilmesinin sağlanması tabii ki meşru ve iyi ama bana göre demokrasi bu değil. 20’den fazla topluluk ve cemaat var ve bunların her birinin kendi tarihi, kültürü, yolu, kendi korkuları var. Hepsinin kendini Lübnan vatanına ait hissetmesini sağlamak gerekiyordu.” Ancak bunun yerine her cemaate bir kota verilmiş. Bunun sonucu şöyle: “Bütün mevkilerin cemaat liderlerine ait olduğu donmuş, kilitlenmiş bir yapıya dönüştü. Ülke, cemaat liderlerinin koalisyonuna dönüştü. Demokrasi bu değil.

Bir yere adam alınırken artık yeteneğe ve liyakate bakılmıyor, o kişinin hangi cemaat veya tarikata bağlı olduğuna bakılıyor. Üstelik o cemaatte bile o göreve en layık ve yetenekli olan değil, cemaat şefiyle en yakın siyasi ve dini ilişkisi olan seçiliyor. Bu, demokrasinin çöküşü demek.

Amin Maalouf’u dinlerken gözyaşlarımı tutamıyorum... Acaba neden (!)...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları