Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

İş işten geçmeden

11 Ağustos 2020 Salı

Beyrut’un patlatılmasının sonuçları üzerinden yaşanan kaos gün gün korkutucu yeni boyutları üretmeye aday.. Yetmez Suriye, Libya’dan, Türkiye’nin can damarları ile içine sürüklendiği gelişmelerin kaosuna ilişkin günübirlik haberlerle gidişatın ana seyri, bir gün öncesine kadar uzun soluklu çabalar, hesaplarla atılmış adımların sonuçlarını tepetaklak edebiliyor.. Virüsün getirdikleriyle katlanan ekonomik, sosyal, siyasal gelişmelere ilişkin kaosta, günlük gelişmelerle katlanan çaresizliğimiz üzerinden yaşamak zorunda kaldıklarımızla nefes alamıyoruz..

Sabah gözümü açtığımda beş binadan oluşan kooperatifimizin “onarılmaz” raporu alınmış komşu  binadaki boşaltılmış katları sayıyorum.. Benim cephemden göremediğin en alt katın camlarını saymazsam, galiba yarı yarıya boşalma olmuş. Kiracılardan ödeyebilecekleri fiyatta ev bulanlar sessiz, günübirlik kaçıp gidiveriyorlar. Ev sahipleri çaresiz.. Aslında ışıklar içinde yatsınlar şimdi aramızda olmayan DİSK’e bağlı OLEYİS Sendikası’nın yönetici kadrolarından Ali Kocaman, Nihat Turan, Mukbil Zırtıloğlu, Kemal Akar.. Sağlam temellerle dayanıklı yapı için işin başını sıkı tutumuşlardı. Sahilden, denizden gelen fay hatları komşu binayı daha ağır hasarlamış. Bizimki için desteklerle geçen yılın taramasına göre onarım şansı vardı.

Emekli sendikacı, işçi kökenli ailelerin bütçesi denk düşmeyince çatılardan gelen su akıntısı durduruldu, dipten kolonları çembere alma işlemi için para toplanamadı. Devlet desteğinde onarım, destek, olmadı yenilemeye dönük umuru olan, kapımızı çalan yok. Komşular birazcık bilgi sahibi olabileceğimi gözeterek, işten gelirken yolumu kesip sorguluyorlar. Ne söyleyebilir, nasıl yol gösterebilirim ki. 1970’lerden günümüze İstanbul’u artık alarm zilleri çalarak tehdit eden deprem dalgasının en hafifinde, şanslısında bile gündemde olan vahim yıkım boyutlarını öngören sayısız bilimsel veri, araştırma ile yüzleşmişken ne diyebilirim? Elimden geldiğince bize gelene kadar bekleme lüksümüzün olmadığını, korkmak yerine yapabileceklerimiz için kafa patlatmamızı öneriyorum..

Sabah gazetenin yolunu tutacakken, geleneksel kapımızın önüne gelen sebzecinin başında toplanmış komşularla selamlaşırken, göreceli en iyi koşullarda sayılabilecek emekli komşum, “Elimdeki yüz lira bitti, almak istediklerimin yarısından fazlası kaldı” cümlesi ile bana günaydın diyorsa.. “Bir yıl gecikmeli yarım kalan destek onarımı için en az iki katı para toplamak zorundayız” cümlesini nasıl kurabilirim ki?

***

Beyrut’un patlatılması, yangın yeri üzerinden dün yapılan canlı yayınlarda, yıkılmış yüz binlerle evin enkaz görüntülerinin arasından, çaresiz, öfkeli Beyrutluların bakanlık binaları işgalleri eylemleri, polis çatışmasında gördükleri şiddetin görüntüleri vardı. Az sayıda onurlu siyasi lider, bakan milletvekillerinin istifa edenler sayılıyor, seçim yenilemesi ile işin içinden çıkmaya çalışan hükümete öfke patlaması büyüdükçe büyüyordu. Malum ortalığa çok fazla kirli çamaşır saçılmıştı. Siyasal rüşvetler, insandan, Beyrut’tan yana kullanılmamış iktidar erkine karşı geçikmiş çaresiz öfke patlaması ile gidiş nereye?

Bizden yardım eli, güçlü, sıcak, etkileyiciydi. Askeri dev uçakla, bizim olanaklarımıza göre çok insanlıkçı, güçlü yardım eli uzatılmıştı. Aradan biraz belki ayıplı, erken de olabilir.. Limanın yeniden inşaatına gönüllü olmuştuk. Bakanlarımız konuşurken Lübnan-Türk bayrakları alkışlı destek alıyorlardı. Başkaca bu boyutlarda yardım elini uzatan bir ülke var mı bilemedim. 

Ama elimde olmadan, parası olmadığından çocuklarına sebze, meyve alamayacağı için, gözlerini kapatarak manavın önünden geçen babamızı da düşünmeden edemedim. Meyve almayı unutun, karın doyurmaya dönük yaşlı, çocuk, ailenin gereksinmeleri için çözümleri olmayan yüz binler, hele de doktora, ilaca bile ulaşamamanın, aileden pek çok işsizin çaresizliği üzerinden hangi duygular içinde olabilirler ki? 

Metro istasyonuna gitmek için, Bizans surlarının dibinden, eski Roman evlerini restore etme yalanı üzerinden, TOKİ’ye sayısız yasa, yargı kararı çiğnettirilerek yaptırılmış, sözde Osmanlı mimarisi özentisi, bitişik nizam lüks blokların bugün içine düşürülmüş ucube tablosu.. Ana yol kapatılmış, toz toprak şantiye. Fatih Belediyesi, Büyükşehir’e geçmiş havuzun yanındaki dar çukura, spor tesisleri ile rekabet etmeye heveslenmiş.. Bizden bağış alınmış dar alanın devamında çoktan yıkılamayacak yapılar çıkmış. Tam önümde, önce cemaatin, şimdi hangi tarikatların olduğunu bilmediğim komşu binadan geceleri sık sık okunan Kuran sesini duyuyorum. Sıcakta açık pencereden sallanan perdelerin arkasından yetiştirilen delikanlıların bir tekinin başı çıkmıyor.. Görünmeleri yasaklı.. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları