Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

7 Mayıs Cumhuriyet kutlamalarından 53 yıla kazılı fotoğraf kareleri..

08 Mayıs 2020 Cuma

Cumhuriyet çalışanları ile okurlarının anılarında en sıcak köşeye çakılı kalanları, çoğunlukla “Ahşap Pembe Konak”ın bahçesindeki gönüllülük üzerinden davetsiz buluşmalardandır.. Benim için ilk en güzellerinden birinin yılı ’67-8-9 bile olabilir.. Çünkü arkasına not düşmemek gibi kötü bir huyum vardı. Oysa o güzel fotoğrafta yanımda en içten şen şakrak gülüşü ile bizim için arşiv müdürümüz, özelinde ünlü D grubu ressamlarından, daha önce de arkeoloji müdürlüğü yapmış ailemizin unutulmaz sevgili büyüklerinden Elif Naci var.

Cumhuriyet ailesi buluşmalarında iz bırakan aslında bir yılın içinde iki büyük kutlamadan biri 7 Mayıs kuruluş yıldönümü, diğeri Yunus Nadi ödüllerinin dağıtım törenleridir.. Dönemin koşullarına göre de, laik Cumhuriyetin, Atatürk devrimciliğinin, çağdaş evrensel insan haklarının ödünsüz savaşımında buluşmuş aydınlanmacıları için koşullar gereği, iz bırakmış fotoğraf karelerinde dönemlerin koşullarına ayna tutan enstantaneler çoktur..

Yılsız, unutulmaz gerçek fotoğraf kaydı bile alınamamışlar arasında, Doğan Nadi’nin aramızdan ayrılması sonrası bir tarihten, gece yarısından sonra aramıza gelip, “Doğan Nadi benim çok özel sevgili dostumdu, izin verirseniz size özel bir konser vermek istiyorum..” diye söze giren Safiye Ayla var. Merdivende, bir taşa oturup, enstrümansız sabaha kadar gönlünden geçtiği gibi, kimileri için “Atatürk de çok severdi” diye göğüs geçirerek gönüllü, saatler süren enstrüman eşliği olmadan birinden diğerine geçerek gün ağarana kadar okudu, okudu..

12 Mart darbesi, Cumhuriyet gazetesini elbette hedef alacak, aile içi damat darbesi operasyonu bana göre çok çabuk gelecekti.. 1971 ve 1972 7 Mayıs’larında şeklen yapıldıysa da kutlamalara ilişkin hiçbir fikrim yok. Cumhuriyet okurları ile Nadir Nadi, yazarları, okur-aile buluşmasının da yaşanmadığını biliyorum. Dünyada bir benzeri görülmemiş okur boykotu yaşanmıştı.

***

Denizlerin, üç fidanın idamlarına ilişkin gelişmelerden, 48 yıl öncesi 6 Mayıs günü gerçekleşmiş idam infazlarının tanıklıklarından da zorunlu çok uzakta kalmıştım. Sonrasında en çok Sevgili Halit Çelenk’in acısı hiç silinmeyen gözlerinden çok fazlası ile okunacaktı. Günümüzde 68 kuşağının birbirinden değerli belgeselleriyle yaşanmış acılara tanıklıkların bugünün kuşaklarına ulaştırılmasına yeri gelmişken teşekkür etmek borcumuz.. İçinde yaşarken ayırdına varamadığımız pek çok gerçeğe ayna tutulması, gerçeklerin yeni kuşaklara taşınabilmesi çok değerli katkılar..

Dünyada bir örneği yaşanmamış Cumhuriyet okurlarının boykotu sayesinde, aile içi operasyonla gerçekleştirilmiş Cumhuriyet gazetesinin kimliğini kırmaya yönelik darbe 1972’nin ikinci yarısında, yine Nadir Nadi yönetiminde, yazarları, okurları buluşması daha bir donanımlı, inaçlı boyutlarda gerçekleşecekti..

Sanırım 1973 yılının sonrası kutlamalarından birinin fotoğraf kareleri arasına, yine bana göre raslantısal Yılmaz Güney’in katılması ilginç bir enstantaneydi. Kimliğine özgü eğilip Nadir Nadi’nin elini öpüşü hâlâ gözlerimin önünde.. Yeri geldikçe Cumhuriyet’ten tanıklıklarda yer alacak anlamlı satır aralarını bu köşeye sığdırmaya kalkışmak kuşkusuz söz konusu olamaz..

Nadir Nadi’nin 12 Mart’tan çıkardığı en büyük dersin, yazarlarının özgürlüğünü koruma kaygısı ile yaptıklarından okuyabiliriz..

Kâr amacı gütmeden içerikli gazete çıkarma önkoşulunu, sermaye, siyasi erk, bankaların kredi gücüne bağımlı olmamak olarak yaşama düsturunu babasından, geçmiş birikimiyle, deneyimleriyle fazlasıyla edinmişti. Yazarlarını koruyabilmenin güvencesi için ise dünya örneklerinin en başarılarının peşine düşmüştü. 12 Mart’ın sınavları ile de güvendiği Oktay Kurtböke’den, Le Monde, El Ahram örneklerinden esinlenen proje üretildi. Yazarların yönetimde söz ve karar sahibi olacakları Cumhuriyet Gazetesi Yayın Kurulu oluşturuldu.

Nadir Nadi’li sonraki yıllarda 12 Eylül sürecinde bile travmatik sorunlar yaşanmadı. Gazete kapandı, yazarları yargılandı, ancak Nadir Nadi bir kez bile 12 Eylül konsey üyelerinin karşısına çıkmadı, el sıkmadı. Sonunda Evren sivil kimliği ile Cumhuriyet’i ziyarete geldiğinde bile karşılamadı. Berin Nadi ev sahipliği yapmak zorunda kaldı.

Ölümünden sonrasında, yakın tarihlerde yaşananlara geçemeden, Berin Nadi’nin, Atatürk’ün, Yunus Nadi’nin emaneti Cumhuriyet’i yeniden yaşatma sorumluluğu ile aile mirasını sermaye yaparak Cumhuriyet Vakfı’nı kurmasından söz etmemek olanaksız elbet. İlhan Selçuk’un sırtına yüklenen büyük yükleri görmezlikten gelmemek, Cumhuriyet okurlarının her koşulda özverilerini, gazeteye hep aynı inançla bağlılıklarını, desteklerini unutmamak, anlamlarını değerlerini doğru, eksiksiz, yanlışsız okumak gerek..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları