Server Tanilli

Gelip Durduğumuz Noktada...

27 Aralık 2008 Cumartesi

20 Aralık günü, gazetelerde, Türkiyede din, muhafazakârlık ve toplumsal baskı arasındaki ilişkiyi ortaya koyan, önemli, yeni bir araştırma yayımlandı. “Türkiyede Farklı Olmak: Din ve Muhafazakârlık Ekseninde Ötekileştirilenler başlıklı araştırma, Açık Toplum Enstitüsü ile Boğaziçi Üniversitesi Bilimsel Araştırmalar Projesinin desteği ile, Anadolunun 12 ilinde ve 401 kişiyle konuşularak yapılmış bir çalışmanın sonuçları. Araştırmayı da, Prof. Dr. Binnaz Toprak başkanlığında bir ekip gerçekleştirmiş.

Yani bilimsel bir eser; vardığı sonuçlar da gerçekleri yansıtıyor ve alabildiğine ürkütücü.

Her bakımdan üstünde durmak şart!

*

Cumhuriyet, laikliğiyle en başta vicdan özgürlüğünü getirmiştir. Bundan tedirgin olanlar ise, laik düzene düşman olanlardır. Çok partili rejim, bu düşmanlığı ortaya dökmüştür. Nitekim, 1999a kadar yapılan anketlerde, İslamcı çevreler laik kesimin kendilerini baskı altında tuttuğundan şikâyetçiydiler.

Şu son anket, rollerin değiştiğini ortaya koymuştur: Artık muhafazakâr - Sünni Türk - çoğunluk, Anadoluda kendinden olmayanları baskı altına almış durumdadır. Araştırmayı okuyunca şu sonuç meydandadır: Sorun, bir kutuplaşmayı çoktan aşmıştır. İslami/İslamcı muhafazakârların ötekileştirdiklerine karşı, kimi yerde şiddete varan bir baskı, bir dışlama, bir aşağılama söz konusu.

Buna bakıp ülkenizin geleceğinden kaygılanmaz olabilir misiniz?

Kimdir bu dışlanıp aşağılananlar?

Bu ötekileştirilenler, başta Aleviler olmak üzere, Kürtler, kadınlar, gençler (özellikle üniversite gençliği), Romanlar, gayrimüslimler, kendisini laik olarak tanımlayanlar ve alkollü içki kullananlar...

Binnaz Toprakın, Bahçeşehir Üniversitesinde araştırmasını tanıtırken şu söyledikleri de önemli: Gittikleri Anadolu kentlerinde CHP ve Atatürkçü Düşünce Derneği lokalleri, Kürt ya da Alevi oldukları için dayak yiyen, kulağına küpe taktı diye ya da renkli tişört giydikleri için dövülen, aşağılanan gençler için birer sığınma evi işlevi görüyorlarmış...

Anlamlı değil mi?

Ötekileştirmenin tarafları değişmiştir.

Ama neyle? Kimlerin eylemiyle?

Araştırma şöyle tanıtıyor: Farklı kimlikte olanlara karşı uygulanan baskı ve ayrımcılık, Anadolu kentlerinde AKP tarafından atanmış kadroların icraatları ve cemaatlerin faaliyetleriyle yaratılıyor. Böylece, olan bitenin kökeninde, AKP kadrolaşması var; söz konusu olan da, mahallenin devlet eliyle uyguladığı bir İslamileştirmedir.

Neler var bu kadroların eylemlerinde?

AKPyle başlayan kadroların uyguladığı içki yasaklarıdır; devlet dairelerindeki cuma namazı baskısı, ramazandaki oruç baskısıdır; okullarda dinci telkin ve propagandalardır; bir de, yeni icat edilen Kutlu Doğum Haftasıdır.

Gidilen her yerde, anketçilerin karşısına çıkan da, Fethullah Gülen cemaati oluyormuş...

Metnin sonunda, Türkiyenin geleceğini etkileyecek şu tespit yer alıyor: Bu sınırlı çalışmada ortaya çıkan mevcut tabloyla Türkiyenin ne Avrupa Birliğine üyeliğinin gerçekleşmesi, ne de özgürlükçü bir demokrasiye sahip olması mümkün gözüküyor”.

Prof. Binnaz Toprak ve ekibi, bilime yakışır ve dürüst bir çalışma yapmıştır. İnsanlarımızı aydınlatmada onun büyük rolü olacaktır. Bu araştırmayla, tarihimizde bir sayfa kapanıp yeni bir sayfa açılacaktır sanırız.

*

Gelip durduğumuz noktada, bütün bu tespitler şaşırtıcı da olmadı. Yıllar önce, bu tehlikeyi haber veren aydınlar görüldü. AKP, büyük bir aldatıcı idi; şimdi, bütün numaralarıyla ortada. Tüm oyunlara başvurarak öyle bir rejim kurmuştur ki, halktan da taban bulmuştur. Bu rejimin adı mı? Melih Aşıkın adlandırmasına katılarak söyleyelim: Tartışmasız bir İslamcı faşizmdir bu.

Ardından gerinip, bir hak-tu bizden de...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Türkiye Nereye Gidiyor? 10 Ağustos 2009
Masal ve Gerçek... 7 Şubat 2009

Günün Köşe Yazıları