Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Bir Yol Ayrımında
Bu yılki 10 Kasım, daha da çarpıcı idi: Atatürk’ü kaybedişimizin üstünden tam 70 yıl geçmiş... Yüreğimin bir yerinde, her 10 Kasım’da depreşen sızı -bu kez onarılmaz bir halde- geçmiş yıllara savruldum.
Atatürk öldüğünde 7 yaşındaydım.
Kara haber, oturduğumuz Kars’a, Cilavuz’a da ulaşmıştı. O gün ve onu izleyen günlerde, Cilavuz Bucak Müdürü olan babamla annemin Kars’tan gelen gazetelere hıçkırıklarla kapandıklarını anlatamam.
Ben, yaşımın gereği, kaybın boyutlarına varamamıştım. Atatürk ölmüş, devrim yine de sürüyordu. Nitekim, sürecin son halkası Köy Enstitüleri’nin bir örneği de 1940’ta Cilavuz’da kurulup açıldığında, ben de devrimin bilincine vardım. Çevremde her şey değişiyordu: Toplum, doğa ve insanlar değişiyordu.
Ama bunu burada anlatamam!
Ne var ki, yürüyen zaman bana şunu da öğretti: 14 Mayıs 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti’nin Başkanı Adnan Menderes, hükümet programını açıklarken, şunu söylemişti: “Topluma mal olmuş/olmamış devrimler.”
Şaşırmıştım: Nasıl olur? Devrimler demokrasiyle daha da yerine oturacak değil miydi?
Menderes, bunun heyecanını duymuyordu; feodaliteye borçlarını ödüyordu... Ve bol bol ödedi de: Yüzlerce Halkevleri, Köy Odaları ve Köy Enstitüleri’ni kapattı.
Yerlerine imam hatip okulları, İslam enstitüleri ve dinciliğin öncüleri üredi.
Bu aşı tuttu, tutturuldu!
27 Mayıs parantezinden sonra da, “1923 Devrimi”nin yıkımını bizzat 12 Eylül faşizmi üstlendi: Sol ezildi, sağcı hükümetler derken, iktidara 2002 Kasımı’nda AKP geçti: O tarihten bu yana, laikliği çiğnediği için, alnında Anayasa Mahkemesi’nin “battal” damgası, İslamcı bir düzeni yerleştirme tutkusu içindedir hâlâ...
Gelip durduğumuz noktada ne görüyoruz?
*
Türkiye’yi, yarım yüzyılı aşan bir süredir yoksullaştıran siyasal ve iktisadi bunalımı yaratan bir “oligarşi”dir; demokratik gelişmenin önünü de o kesiyor.
AKP’nin de dahil olduğu, işte bu oligarşidir.
Nasıl bozmalı bu oyunu?
Liberal yaygara, bıkmaz ve tükenmez soyutlamalarla oyununu sürdürecektir. Oysa, ancak “ulusal bir hareketle” karşı çıkılabilir buna ve Profesör Mümtaz Soysal’ın önerdiği gibi, “radikal, yenileştirici ve devrimci” bir çözüm arayıp bulmak zorundayız.
Nitekim, 1923 Devrimi, en başta “ulusal” bir eserdi.
Bu, Türkiye’nin, demokrasi adına, yarım yüzyılı aşan bir süredir sürdürdüğü uygulamanın bugün gelip vardığı noktada, demokrasiyi bir çürüyüşten çekip alacağı gibi; onu, gerici güçlerin bir oyun alanı olmaktan çıkaracak ve “laik Cumhuriyet”i nicedir yüz yüze geldiği bir tehlikeden de kurtarmış olacaktır. Her şeyi, yine demokrasi adına, yeni baştan düşünmek zorundayız. Böylece, ülkenin bugünkü çıkmazdan sıyrılmasında sorun, temelde politiktir ve öyle kalacaktır.
Öte yandan, bütün sorun, halkın da bunların bilincine varmasındadır. Bu ne kadar çabuk olursa, demokrasi de o kadar çabuk rayına oturmuş olacak; ve geleceğin aydınlık Türkiyesi’ne uzanan yollar bir an önce açılacak.
Özetle, bir “yol ayrımı”na varmıştır Türkiye...Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Erdoğan belayı satın aldı
- ‘Kar leoparı’ neden cezaevinde
- Kılıçdaroğlu'na 'Meral Akşener' yanıtı
- Elazığspor'dan maça çıkmama kararı!
- Ünlü kebapçının kardeşi 20. kattan aşağı düştü!
- Kayyum belediyeyi kapattı!
- Ali Koç'tan çok sert Kayserispor açıklaması!
- Al Nassr'dan Talisca açıklaması!
- Yetki kısıtlayan teklif komisyondan geçti
- Çete lideri savunma yaptı, tutukluluğa devam kararı!