Öztin Akgüç

Ülkenin Geleceğini de Karartma

14 Aralık 2014 Pazar

Ülkenin mevcut varlıklarını hızla tahrip eden, yıkım gücü yüksek AKP, ülkenin geleceğini de karartma projesini uygulamaya koyuyor. Antalya’da toplanan sözde Milli Eğitim Şûrası bu projenin uygulanmasının bir aşamasını oluşturdu. Bu tür toplantılara katılanların, çağrılanların nitelikleri bellidir. Tersine, negatif seleksiyon, ayrım iyi kötüyü dışlar toplumsal kuralı, hatta kanunu bu tür toplantılarda da geçerlidir.
Genellikle siftinen, yaranmaya, göze girmeye çalışan, olumlu niteliklerden yoksun, yerlerini korumaya çalışan ya da koruyan kişilerin çoğaldığı toplantılardan, adı şûra da olsa farklı tür kararlar beklemek abes, eşyanın doğasına aykırıdır. Şûra kararlarının açıklandığı günlerde “Toplumun Virüsleri” yazısı gazetede yayımlanmış olduğundan, benzer nitelemeleri, betimlemeleri şûra için de yinelemek zaman kaybı olur.
Osmanlıca diye özgün bir dil var mı? Çizmeden yukarı çıkmak doğru olmaz, konunun açıklanmasını, tartışmasını gerçek dil uzmanlarına bırakmak doğru olur. Bildiğimiz kadarı ile Osmanlıca, Arapça ve Farsça bazı sözcüklerin Türkçeye eklemlenmesiyle, Türkçe sözcükler yerine Arapça ve Farsça sözcüklerin kullanılmasıyla oluşmuş, konuşma değil, daha çok ağdalı resmi bir yazışma dili. Hangi dil grubuna giriyor? Günümüzde yaşıyor mu? Osmanlıca, Arapçanın zorunlu ders olmasına geçişin bir alalaması mı? Takıyye bu konuda da ne yazık ki geçerli.

***

Yıkım dönemlerinde çocuklarının heder olmaması için anne ve babalara görev düşüyor. Ana-babaların çocuklarına iyi, kaliteli eğitim sağlamak için savaşım vermeleri, özverili davranmaları gerekiyor.
Bireylerde kişilik eksikliği, zaaflar, çıkar hesapları olabilir. Herkesten vatan sevgisi, ulusal onuru koruma, ülkenin geleceğini düşünme de beklenmeyebilir. Ama ebeveyn, nasıl olur da çıkar beklentisiyle, cesaretsizliğiyle göze girmek için çocuğunun geleceğine kıyar? Bu davranış insani değil, bırakın insancıl olmayı, doğal da değildir. Bazı canlıların davranışlarına, yavrularına karşı ne denli özverili olduklarına bakın.
“AKP daha uzun süre iktidarda kalacak, AKP’ye yakın olmak, susmak çocuğun geleceği açısından da iyi olur. Nasıl olsa bir işe yerleştirirler” gibi galat düşünceden, yanılgıdan da kurtulmak lazım.
Türkiye’de işsizlik artıyor, gelecekte de artacak, yaşam kalitesi de derece olarak düşüyor. Yaşam kalitesini gösteren endekslerde Türkiye’nin dünya sıralamasındaki yeri sürekli geriliyor. Dünya geneli bilgi toplumu olma aşamasına ulaşmış durumda. Bu eğitim düzeyi ile eğitim anlayışı ile bırakın dünya ile rekabeti; ülkede insanca yaşamak, bağımsızlığı sürdürebilmek mümkün mü? Osmanlı döneminden kalan metinleri söküyor, Arapça dua okuyor, garip giysiler, serpuşlarla iktidara bağlılığını simgeliyor diye kimse iş vermez, verse bile sayısı sınırlı kalır. Her ebeveynin çocuklarına karşı görev ve sorumlulukları vardır. Çocuklarına kişilik kazandırmak, iyi eğitim vermek, yaşama hazırlamak görev, sorumluluklar arasındadır. Haksızlık etmeyelim, bazı ailelerin açlık sınırında yaşadığını biliyoruz. Bu tür ailelere, Cumhuriyeti, ülkeyi benimsemiş yerel yönetimlerin, sivil toplum örgütlerinin, sosyal sorumluluk anlayışı gelişmiş özel kurumların, eğitim konusunda maddi destek de vermeleri gerekir.
Ülkenin geleceğini de karartmaya çalışanlara karşı, yakmadan, yıkmadan, zarar vermeden savaşım vermek gerekiyor. Niteliksizliklerinin vurgulanması da bu savaşımın bir parçası.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorun ve çözüm 20 Kasım 2024
DEM’e gülücükler 6 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları