Öztin Akgüç

Savlar Kanıtlanıyor

14 Nisan 2013 Pazar

Dış kaynaklı alıntılar da yaparak zaman zaman gazetecinin işlevleri, toplumsal görevleri ve bir gazetecide bulunması gereken nitelikler konusunda aktarmalar yapmaya çalışıyorum.
Bir gazetecinin görevleri arasında ortaya atılan görüşleri, hatta kavramları irdelemek, toplumu doğru bilgilendirmek, düşünmeye yönlendirmek, hataları, eksiklikleri ortaya çıkarmak, düşünceleri ve tezleri kanıtlamaya, doğrulamaya çalışmak yer alır. Bu çerçevede bazı gelişmelere savlara vurgu da yaparak görüşlerimi yineleyeyim.
* Türkiye’de ayrışma etnik kökende ve dini, sınıfsal olmayıp Türkiye Cumhuriyeti’ni benimseme ile karşıtlığı temelindedir.
* Ülkede tersine ayrışma, seleksiyon süreci yaşanır; kötü, genelde iyiyi tasfiye eder. İktisatta kötü para iyi parayı kovar şeklinde ifade edilen Grasham Kanunu toplumsal hayatımızda da geçerlidir.
* Birleşik kaplar yalnız fizikte değil toplumsal yaşamda da geçerli kuraldır.
* Emperyal güçler açısından olayın ne ve nasıl olduğu önemli değil, topluma nasıl algılatıldığı önemlidir. Bu açıdan medya, sivil toplum, kazip ünlüler örgütleri araç olarak kullanılır.
* Bazı kavramlar algılatılmak amacıyla ortaya atılır, geliştirilir, topluma kabul ettirilir.
Ülkemizdeki son gelişmeler, bu görüş ya da gözlemleri doğruluyor.
Anayasa değişikliği, sözde barış, ayrışma, bölünme, ABD’nin GOP ya da BOP projesine uyum sürecinde görüş farklılığı, Türkiye Cumhuriyeti’ni savunma ile karşıtlığına dayanıyor. Karşıtlar, 1923 Türkiye Cumhuriyeti’ne son verecek bir anayasa değişikliği ile çeşitli şekillerde yorumlanan dağılma sürecini desteklerken Türkiye Cumhuriyeti’ni benimseyenler karşı çıkıyor. Türkiye’de koşullara, esen havaya, beklentilere göre vaziyet alan bir grup da var. Bu grup egemen güce göre şekilleniyor. Atatürkçü görüntü de verebiliyor, yeri gelince 12 Eylül türü askeri hareketleri de destekliyor, beklentilere göre Sayın
RTE’yi de övüp, oy veriyor. Grubun, AKP’nin, Sayın RTE’nin oyunu yüzde 50.0 hatta üzerine yükselten etkileri olduğu kesin. Bu grubun bir bölümü, gidişi, süreci tehlikeli bulup “sen bu işin sonunu düşünmedin mi” uyarısının da etkisiyle, en azından oy desteğini Sayın RTE’den çekebilir, belki de çekiyor.
Tersine ayrım, seçim süreci hızla sürüyor, medyada bürokraside, eğitimde hatta politikada her gün yeni örneklerini görüyoruz. Bu süreç, hemen her alanda başarısızlıkları da hazırlıyor.
“Akil adamlar” oluşumu, seçimi de birleşik kaplar kuralına uygun. Aksi zaten düşünülemez, beklenemezdi. Bu bağlamda bir özdeyişimiz geçerli. “Tencere yuvarlandı kapağını buldu.” Listede yadırganacak tek isim bile yok. Aksi doku uyumsuzluğu yaratırdı.
Akil adam, kanaat önderi bunlar ya emperyal güçlerin telkinleri, açıklamaları ya da çeviri ile dilimize girmiş kavramlar; irdelenmeden, tanımları, ölçütleri konulmadan kullanılıyor.
Doğal olarak da yanıltıcı oluyor. Akil adamlığın (!) nitelikleri liste ile somutlaştı. Gelelim
“kanaat önderliğine”. Burada da doğal olarak bakış açısı farklı. Bana kanaat önderliği bir tür mafya babalığı, baba koşuntuluğu, hatta Kürt sorunu yardakçılığı gibi geliyor.
Akil adamlar, STÖ’ler, kanaat önderleri filan, bu tür kavramlar, örgütler, algılakma yönetiminin araçları olarak kullanılıyor.
Yaşananlar bilinen bir kaçakçılık öyküsünü anımsatıyor. Kaçakçı iki bavul ile gümrükten geçerken, gümrük memuru sormuş
“İçinde ne var?” Kaçakçıdan yanıt: “Kuş yemi”. Bavullar açılmış içleri saat dolu. Gümrük memurunun “Hani kuş yemiydi” diye hörelenmesi üzerine, kaçakçı, “Ben kuş yemi olarak getirdim, yerlerse” yanıtını vermiş. Yapılanlar ileri demokrasi, barış süreci, insan sevgisi hatta Türkiye sevdası; yiyen olursa!

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorun ve çözüm 20 Kasım 2024
DEM’e gülücükler 6 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları