İç ve dış güç ya da şer odakları ellerindeki yayın organlarıyla, sesyayarlarıyla gündemi belirliyorlar. Yapay sorunlar yaratıyorlar, temel sorunları gizliyorlar; olayları değişik kılık ve kılıflara büründürüyorlar. Gelişmeleri amaçları, istekleri doğrultusunda algılatmaya çalışıyorlar. Demokrasi, insan hakları, insanların refahı, serbest piyasa ekonomisi, kullanımı eskiye göre azalsa da küreselleşme genelde asıl amaçları gizlemede, alalamada kullanılan sözcükler.

Gündeme oturtulan, hatta Türkiye’nin en önemli sorunu olarak kabul ettirilen, yetkili ağızlardan da teyidi yaptırılan sorun “Kürt sorunu”... Olaylar biraz tavsadığında, Türkiye bazı sorunları tartışmaya, toplumun en azından bir bölümü gerçekleri görmeye başladığında bir PKK eylemi ile Kürt sorunu yine gündemin ilk sırasına oturtuluyor.

Toplum gerçekten sorunları anlıyor, doğru algılıyor mu? Yoksa, özür dilerim, sazan balığı misali atlayıp anlamış gibi gözüküp işletiliyor, yönlendiriliyor mu? Kesin bilgim yok. Ancak gözleyebildiğim kadarıyla toplumumuzun bir bölümü kulak dolgunluğu bilgisiyle, kulağında kaldığı şekilde bilgi satıcılığı yapıyor, bilgiliymiş izlenimi veriyor.

Belki benim gibi anlayışı kıt, gabi, kalın kafalı(!) olarak nitelendirilen sayısı az vatandaşlar da olabilir. Bu Kürt sorunu konusunda bizlerin de anlayabileceği bir dille, açıklıkla sorunu ve nedenlerini ortaya koysalar, kafalarda çöreklenen bazı sorulara yanıt arasalar, gerçekten bilgileneceğiz, aydınlanacağız. Temcit pilavı gibi olacak ama, bu konuda yanıt aradığım bazı soruları yineleyeceğim:

• Ülkemizde Bağımsızlık Savaşı’ndan sonraki iç kalkışmalarla dış güçlerin petrol bölgelerine egemenlik kurmaları arasında ilişkiler var mıdır?

Açıkçası 2. Dünya Savaşı, öncesi ayaklanmalarında özellikle İngiltere desteği, teşviki, tahriki söz konusu mudur?

• ABD’nin GOP ya da BOP projesi kapsamında bir Kürt devleti öngörülüyor mu? Ortadoğu’da siyasal sınırlar, emperyal güçlerce yeniden çizilirken yeni devletlere, bu bağlamda Kürt devletine yer var mı?

• PKK’nin ağırlıklı olarak konuşlandığı Kandil Dağı ve çevresi, Kuzey Irak Özerk Kürt Bölgesi Yönetimi’nin, dolayısıyla ABD’nin denetiminde değil mi?

• PKK, ağır silahlar kullandığına, uzaktan kumandalı gelişmiş mayınlar döşeyebildiğine göre, bu silahlar, araçlar kimler tarafından PKK’ye sağlanıyor?

• Silahlı, mekanize bir gücün finansmanı büyük boyutlara ulaşır. Sigara kaçakçılığı, beyaz zehir trafiğiyle bu denli bir finansman sağlanması olası mıdır?

• Kandil Dağı’nın ikmal yolları istenirse, Kuzey Irak Yönetimi ve ABD tarafından kesilemez mi? Lojistik destek olmadan bu denli bir silahlı gücü bir dağda beslemek, yaşatmak mümkün olabilir mi?

• Tüm dünyayı uzaydan izlediği ileri sürülen ABD, nasıl oluyor da Kandil Dağı’ndan Türkiye sınırına sızmaları, hatta kitlesel geçişleri göremiyor? Nasıl bir istihbarat paylaşımı yapılıyor?

• PKK’nin uluslararası bir örgüt olduğu, uluslararası destekleri olduğu anlaşılıyor. Böyle bir olgu nasıl oluyor da salt Türkiye sorunu haline indirgenebiliyor?

• Anayasamıza koyacağımız hükümler, Güneydoğu bölgesinde özerk yerel yönetimler kurulması İran, Irak, Suriye Kürtlerini nasıl etkileyecek? Onların hareket tarzlarını nasıl değiştirecek?

Bu sorular kuşkusuz çok daha uzatılabilir. TV’lere uzman kişi olarak veya akil adam diye tanıtılanlar, bu tür soruları yanıtlamıyorlar. Belki yanıtlıyorlar da benim gibi anlayışı kıt kişilerce algılanamıyor. Lütfen, bu ülkede benim gibi vatandaşların olduğu veya olabileceği dikkate alınarak açıklamalar yapılsa da uzmanlardan akil adamlardan yararlanmamız sağlansa. Tanımı yapılmayan, nedenleri destekçileri ortaya konulmayan bir sorun nasıl çözülebilir? Anlamak mümkün değil.

Olayı, Türk-Kürt ayrışması, Kürt sorunu olarak değil, emperyalizmin uzun erimli oyunu olarak yorumlamak daha gerçekçi görünüyor.