Öztin Akgüç

İnsan Kirliliği

10 Ağustos 2014 Pazar

Yaşanan olaylar, örnekler, insan kirliliğinin arttığını gösteriyor. Yalakalık, ikiyüzlülük, riya, tutarsızlık, yamukluk, çıkarcılık, aşırı övünme, gösterişçilik, ürkeklik, yüksekten atma, düzenbazlık, kişiliksizlik, yolsuzluk; tüm bunlar insan kirliliğinin göstergeleri. Bu kirlilik olgusu, toplumda yanlış algılar, yanlış değer yargıları hatta yoz eğilimler de doğuruyor.
Bozulan ekonomik durum, hatta yaratılan çevre kirliliği, tarih ve coğrafyanın tahribi, maliyetlerine katlanılarak tümüyle olmasa bile, düzeltilebilir. Ancak çok zor olan insan kirliliğinin, etik çöküntünün giderilmesi, yozlaşma eğiliminin önlenmesidir.
Yoz örnekler, başarılı olarak nitelendirilirken, yaygınlaşırken; karşıt önerilerde bulunmak haklı görülmeyebilir, samimi bulunmayabilir, olumlu bir etki de doğurmayabilir. “Hadi canım sen de” diye geçiştirilebilir. Ancak sorunların çözümünü gerçekten istiyorsak Türkiye’nin lider, imrenilecek, örnek alınacak, saygın bir ülke olması idealini benimsemişsek, öncelikle insan kirliliği ile ciddi savaşım vermek zorundayız. İnsanımız etik açıdan temizlenmeden ne kalkınabilir, ne demokratik bir ülke olabiliriz; ne tarihimizi, coğrafyamızı hatta ülke bütünlüğümüzü koruyabiliriz ne de özgür, bağımsız bir ülke olarak varlığımızı sürdürebiliriz. Bir ülke bir anda batmıyor, bu bağlamda sürece girişin bazı ön işaretlerini veriyor. Bu belirtileri görmek, önlemler almak gerekiyor.
İnsan kirliliğini gidermenin yolu değer yargılarının, davranış biçimlerinin değiştirilmesi, benimsenen ilkelere uygun hareket edilmesidir. Bu bağlamda, deneyimlerden gözlemlerden de yararlanarak davranışlara ilişkin şu önerilerde bulunulabilir.
? Kişilerin belli çizgisi olmalı, esen yele göre rüzgârgülü gibi dönmemeli, hareket etmemelidir.
Tevfik Fikret’in “Hak bellediğin yolda yalnız yürüyeceksin” öğüdü şiar olarak benimsenmeli ve buna uygun hareket edilmelidir.
?Kişi, liyakat ve nitelikleriyle toplumda statü kazanmalı, görevlere gelmelidir. Siftinme, tabasbus, el etek öpme, yalakalık, partizanlık, siyasal parti, cemaat, dernek desteği gibi etkenlerle belirli orunlara gelenler topluma zarar verdikleri gibi sürekli olarak orunlarını, mevkilerini koruyamamakta, bir süre kullanıldıktan sonra adeta çöpe atılmaktadırlar.
? Kişi, bireysel ve toplumsal hakları savunmada, onurunu korumada ürkek ödlekçe davranmamalıdır. Kişinin en büyük zenginliği kişiliği, bilgisi, yaratıcı gücü, nitelikleridir. Kimse bu nitelikleri, özellikleri gasp edemez. Cesaretin, bireysel ve toplumsal hakları korumanın bedeli, fiziki hareket hürriyetinin kısıtlanması, varsa malvarlığına bir şekilde el konulmasıdır. Boyun eğmek, sürünmek, korkarak susmak, yalakalık yerine bedel ödemeyi göze almak insan onuruna yaraşır.
? Kişiler iç ve dış çıkar ve güç odakların iğvasına, vaatlerine, sundukları kirli olanaklara kapılarak yasalara, etik kurallara aykırı işlere girişmemelidir.
Suç ortaklığı, günümüz örneklerinde görüldüğü gibi sonunda mafya türü bir hesaplaşma ile sonlanmaktadır. Diğer tarafın suç ortağını öncelikle ortadan kaldırması hem suskunluk yasasının gereği hem de suçu anımsatan bir öğenin yok edilmesi açısından zorunludur.
?Alçakgönüllü hareket edilmeli, kibir, övünme, yüksekten atma gibi kendini beğenmiş davranışlardan kaçınılmalıdır.
“Tevazu gösterme, alçakgönüllü davranma toplum inanır” denir. Toplumun bu inancının hiç zararı yoktur. Toplum ne yazık yüksekten atanlara, hava basanlara, bağırıp çağıranlara inanmaktadır ki asıl zararlı olan budur.
l Hedeften çabuk vazgeçilmemeli, sonuna kadar direnilmelidir.
Che Guevara’nın dediği gibi vazgeçmediğimiz sürece yenilmeyiz.
Toplumun esenliği, insan kirliliğinin giderilmesiyle sağlanır. Bu uzun erimli bir savaşımdır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorun ve çözüm 20 Kasım 2024
DEM’e gülücükler 6 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları