Öztin Akgüç

IMF Güdümüne Doğru

17 Ekim 2014 Cuma

IMF’ye borç veriyoruz cakasının sürdürüldüğü dönemde, ekonominin kırılgan olduğunu, ödemeler dengesi finansman sorununun yaşanabileceğini, bu nedenle IMF ileride stand-by destekleme anlaşması yapılması olasılığını öngörüyordum.
Ekonomimizin gerçekten güçlü olduğu sanısına kapılanlarda, galat algı uyandırılmış kişilerde hatta ekonomistlerde bütün öngörü ve önerilerin küçültücü tebessümler oluşturduğunu, başarının karalama gibi değerlendirildiğini de düşünüyor, biliyorum.
IMF’nin kaynakları konusunda bilinenleri, kota (katılma payı) ile kredi kullanımı arasındaki ayrımı yineleyerek görüşümü savunmaya çalışayım.
IMF anonim şirket statüsünde olmadığından, paylara bölünmüş bir sermaye hesabı yoktur. Buna karşılık üyelerin kotaları, bir anlamda sermayeye katılım payları vardır. Üyelerin kotaları, ülkenin yurtiçi gayri safi hasılasına (GSYH), ödemeler bilançosuna, uluslararası rezervlerine, rezervlerdeki değişime, ihracat, ithalat hacmi gibi ölçütler dikkate alınarak fonca belirlenmekte, her beş yılda bir gözden geçirilmekte, zaman zaman tüm üyeler için geçerli olmak üzere artırılmaktadır.
Üyeler, 1970’li yılların başlarına kadar kotalarının yüzde 25.0’ini altınla, yüzde 75.0’ini de kendi ulusal paralarıyla ödemekteydiler. Kotanın altınla ödenen kısmı altın dilimi (altın tranşı) olarak belirtilmektedir. Özel çekme hakkının oluşturulmasıyla 1970’li yılların başlarından itibaren altın dilimi, fonun kabul ettiği konvertibl güçlü paralarla ve özel çekme haklarıyla değiştirilmiş, kota ödemeleri altından güçlü paralara kaydırılmıştır.
Kota, üyelerin fondaki oy oranını, fondan çekebilecekleri kaynak miktarını, özel çekme hakkının (SDR-Special Drawing Right) dağılımını belirlemektedir.
Her üyenin kotasının yüzde 25.0’ine eşit tutarda, SDR veya fonun kabul ettiği güçlü döviz cinsi üzerinden ödediği rezerv dilimi (reserve tranche), 1970 öncesi altınla ödendiği için altın dilimi de denilen bölümü üzerinde, fonun ön onayı alınmadan kullanma hakkı bulunmaktadır. IMF’deki söz konusu rezerv dilimi pozisyonu merkez bankalarının bilançolarında yer almakta, ülkenin uluslararası rezervlerine de dahil edilmektedir. Rezerv diliminden çekişler, başka bir anlatımla kendi dilimi kolaylığı kredi alarak nitelendirilmemektedir. Buna koşut olarak üye ülkelerin kotaları, kotalardaki artışlar nedeniyle IMF’ye yaptıkları ödemeler de IMF’ye borç vermek olarak nitelendirilmemektedir.
Fonun ana kaynağını üye ülkelerin kotaları, katılma payları oluşturmakla beraber, fonun kaynağının yetersiz kalması ya da böyle bir olasılığın belirmesi halinde, fon kredi kullanımı, ödünç alma yolu ile de kaynak sağlayabilmektedir. Fonun kredi kullanımı esasları Ödünç Alma Genel Anlaşması çerçevesinde düzenlenmiş bulunmaktadır.
Üyelerin kendi rezerv dilimlerinin üstünde fon kaynağı, kredi kullanma olanakları, fon koşullarına uymalarına bağlıdır. Üyelerin, kredi kullanımı konusunda fona niyet mektubu (letter of intent) vermemiş, fonla kredi şartları düzenleyen bir destek sözleşmesi (stand-by) imzalamamış olsalar dahi IMF’nin önerilerini göz önünde tutmaları, fonla ilişkiler açısından yararlı olmaktadır.
IMF, ekonomiyi, finansal pazarları gözetim işlevi gereği, üyelerinin ekonomik performansını düzenli olarak izleyerek, inceleyerek, her üye için değerleme raporu düzenlemekte ve değerleme raporları fon yönetim kurulu tarafından değerlendirilmektedir.
Değerleme raporları, IMF kaynaklarını kullanma, dünya finansal pazarlarıyla ilişkiler, yurtdışından fon sağlanması açısından önemli hatta belirleyici olabilmektedir. Dış kaynağa muhtaç iseniz, ödemeler dengesi finansmanı, cari açık sorununuz varsa, IMF’nin değerleme raporları daha da büyük önem taşımaya başlamakta hatta belirleyici olmaktadır.
IMF’nin ülkemiz hakkındaki son değerleme raporundan sonra, Türkiye’nin kemer sıkma politikası izlemesi, bütçe açığını daraltması, faiz dışı fazlayı artırması, faizleri düşürme bir yana belki de artırması, TCMB’nin kambiyo piyasasına müdahaleyi gevşetmesi, döviz kurlarının yükselmesi, banka kredilerinin daralması, zamlarla kamu kesimi finansman açığının azaltılması beklenmelidir.
Hiçbir ekonomi sürekli borçlanarak, kamusal varlıklarını satarak, rant yaratarak yaşamını sürdürmez. Ekonominin kuralları vardır. Keyfi emir kumanda, yandaş kollama ile ekonomi yönetilemez. Yönetilmeye kalkışıldığında '64a toplum bunun bedelini öder.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorun ve çözüm 20 Kasım 2024
DEM’e gülücükler 6 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları