Öztin Akgüç

Ekonomide Emir Komuta

06 Haziran 2014 Cuma

Siyasal yaşamda kurulan emir komuta düzeni, şimdi ekonomiye de aktarılıyor. Ekonomide karar alma, politika belirlemede imtiyaz, ruhsat verme gibi çıkar dağıtma düzeneğinin yanı sıra tek elde toplanıyor.
Kurulan düzen demokrasi alalaması altında patronaj düzeni olunca bu gelişmeleri de doğal karşılamak gerekir. Patronaj sisteminde bir patron etrafında ideolojisi, programı olmayan çıkar yandaş grubu, hizip oluşmakta, gayri resmi hiyerarşik bir düzen kurulmakta, dağıtım, patron tarafından keyfi olarak yapılmaktadır. Siyasette patronaj düzeni ekonomide de emir kumandayı beraberinde getirmektedir. İmtiyaz, ruhsat, tahsis, kredi, imara açma, kentsel dönüşüm konularında emir-komutanın gerçekleşmesi faizi, döviz kurunu da emirle düzenleme cesaretini, özür dilerim, cüretini veriyor.
Merkez Bankası’nın saptadığı faiz haddi nihayet ekonomide oluşan faizlerden biridir. Nitekim Merkez Bankası faiz haddini artırmadan önce piyasalarda faizler yükselmişti. TCMB, piyasaları yönlendirmemiş, tersine piyasaları izlemiştir. Merkez Bankası faiz haddini yükseltmekle piyasalara, piyasa aktörlerine de şu iletiyi vermiştir: “Sıkılaştırılmış para politikası izleyeceğim, kredi genişlemesini yavaşlatacağım, cari işlemler açığını daraltıcı önlemler alacağım, kuru dar bir dalgalanma sınırı içinde koruyacağım.” Bankalar başta olmak üzere tüm piyasa aktörleri, bu ileti doğrultusunda pozisyon almış, pozisyonlarını ayarlamışlardır.
Merkez Bankası, emir-komuta zinciri içinde faizi ayarlarsa, bağımsızlığının kâğıt üstünde kaldığının, kanunla fiili bağımsızlığın sağlanamayacağının diğer bir kanıtını vermiş olur.
Merkez Bankası’nın faiz indirimi yanı sıra bu indirimin bankalararası para piyasasına yansıması, piyasa faizi için bir üst sınır oluşturabilmesi için bankalara istedikleri kadar limitsiz kredi açması gerekir. Bunun sonuçları, kredi genişlemesi, para arzının artması, ekonomide fiyatlar üzerindeki maliyet baskısına bir de talep çekişli enflasyonun eklenmesi olur. TCMB’nin kuru koruyamayacağı kanısı piyasalarda yaygınlaşırsa, döviz kurları yükselmeye, yabancı yatırımcılar borsadan çekilmeye, yerli tasarruf sahipleri döviz tevdiat hesaplarını artırmaya, dövizde kısa pozisyonda olanlar pozisyon açıklarını kapatmaya yönelirler. Piyasada faiz-kur fiyat artışı süreci geçişkenliği hızlanır. Cari işlemlerin açığının fonlaması daha da zorlaşır ve fonlamanın maliyeti artar, kalitesi de düşer. Sonuçta ekonomik sorunlar listesine bir de ödemeler dengesi krizi eklenir.
Merkez Bankası faizi düşürmekle beraber, bankalara verdiği krediyi kısıtlar, tayınlamayı sürdürürse, bankalararası para piyasası faizi yükselişe geçer. Piyasalarda afişe faiz düşmüş gözükse bile, efektif faiz oranı yükselir, faizi indiriminden beklenen canlılık, yatırım hareketlenmesi gerçekleşmeyeceği gibi yaratılan güvensizlik yabancıların borsadan çıkışını hızlandırır, yeniden kaynak girişini daha da yavaşlatır.
Faizler, reel olarak emir-komuta düzeni içinde indirilemez de, yükseltilemez de... Bürokraside, medyada olabilir ama “Alo Fatih Hattı” kurularak ekonomiye düzen verilemez.
Faizlerin gerçekten düşürülmesi işleniyorsa, (i) cari işlemler açığının daraltılması, (ii) açığın finansmanının kalitesi de yükseltilerek güven altına alınması, (iii) döviz kurunun ancak dar bir bant içinde dalgalanmasının sağlanması, (iv) enflasyon hedefinin tutturulması, en azından yaklaşılması, (v) bütçe açığının daraltılması, sıfırlanması gerekir. Bu koşullar sağlanmadan genişletici bir para politikası izlenirse korkarım bugünleri de kısa süre sonra arar hale geliriz.
Ekonominin de siyasi saldırıdan kurtulması için siyasette patronaj düzeninin yıkılması gerekir. Cumhurbaşkanlığı seçimi, kurtuluş için bir fırsat olabilir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorun ve çözüm 20 Kasım 2024
DEM’e gülücükler 6 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları