Öztin Akgüç

Ekonomide de Ayartıya Kapılmamak Gerekir

07 Haziran 2013 Cuma

Ayartıya (iğvaya) her alanda olduğu gibi ekonomi alanında da kapılmamak gerekir. “Güçlü ekonomi, yükselen piyasaların yıldızı, kredi değerliliği artan ülke büyüme hızı yüksek ekonomi” gibi ifadelere, tanımlara, övgülere kapılıp, gerçek sanıp politikalar belirlemek derin bir krizle sonuçlanır. Ayartıya kapılmanın maliyeti ağır olmaktadır. 24 Ocak Kararları, 1994, 2001 yılı krizleri, Türkiye, daha doğrusu gelir düzeyi düşük halkımız, işsizlik, yoksulluk ve açlık sınırı arasında bir yaşam düzeyiyle, eğitimsizlikle, dünya ortalaması altında kalan bir yaşam kalitesiyle bunların bedelini ödemektedir; sistem değişmezse daha uzun yıllar da ödeyecektir.
Yazılanların, uyarıların etkili olacağını sanmıyorum. 24 Ocak Kararları için de, 1994 ve 2001 yılı krizlerinden önce de yazıldı, uyarı yapılmaya çalışıldı. Sonuç değişmedi. Göz göre göre Türkiye açmazlara, çıkmazlara, girdaplara sokuldu. Sonra, uyarılara, eleştirenlere, öngörüde bulunanlara hak vereni de pek çıkmadı. Aynı hatalar, ayartıya kapılarak sürdü.
Türkiye ekonomisi, günümüz koşullarıyla güçlü bir ekonomi değildir. Kırılgandır, ekonomik uçurumun kenarındadır, yar başındadır. Ulusal gelirinin yüzde 10’undan fazla dış ticaret, yüzde 6.0’sından fazla cari işlemler açığı veren, gelişmekte olan ekonomilerden daha yavaş büyüyen, enerji, makine, teçhizat dahil üretim için gerekli girdilerin çok büyük bölümünü ithal eden, ihracatı ithalatının üçte ikisini dahi karşılamayan, azalmış olmakla beraber bütçesi sürekli açıkla kapanan, işsizlik oranı yüksek, iç tasarruf oranı düşük, yıllık ihracat gelirine yakın kısa vadeli dış borcu olan bir ülke, güçlü ekonomi diye tanımlanamaz. Tanımlanırsa ya aldatmaca ya da krize iteleme amaçlı olur.
Açık söyleyeyim; Türkiye sıkı para politikası ve mali disiplinden fedakârlıkta bulunamaz. Bazı ayartılara, baskılara kapılıp para politikasında ve mali disiplinde gevşeklik Türkiye’yi, bir de düşük büyüme hızı, işsizlik, yanı sıra kriz sürecine de sokar.
Teorik yanılgılara da kapılmamak gerekir. Faizle ulusal gelir arasında yakın, sıkı bir ilişki yoktur.
“Faiz düşürüldüğünde kişiler daha az tasarruf eder, tüketime yönelirler; işletmeler daha çok ekonomik anlamda yatırım yaparlar, ekonomi canlanır, büyüme hızlanır, işsizlik azalır” savı geçerli değildir. Bu tür teorik görüşler geçerli olsa 2007 yılından beri faizi düşürerek, likiditeyi artırarak krizi atlatmaya çalışan Batılı kapitalist ülkeler başarılı olurlardı.
Cari işlemler açığı büyük, iç tasarruf oranı düşük, dolarizasyon oranı yüksek bir ekonomide faiz indirimi ve böyle bir beklenti yaratılması tehlikelidir. Birikim aracı olarak yabancı paraya yöneliş, yabancı para girişinde yavaşlama, Türkiye’de hızlı kur yükselişine, ödeme güçlüklerine, ardından zorunlu faiz artışına, daha sıkı fren yapmaya zorlar.
Türkiye, bugünkü koşullarda, TL’nin getirisini, dövizin getirisinden daha yüksek tutmak ve mali disiplinden ödün vermemek zorundadır. TL yatırımlara, dövize kıyasla daha yüksek getiri sağlamak, bütçe açığını olabildiğince daraltmak, ekonomimizi kurtarmaz, ama oldukça uzun bir süre uçurumdan yuvarlanmayı da önler, geciktirir.
Türkiye’nin kurtuluşu için izlenen politikaların tümüyle değiştirilmesi, gelir, kurumlar ve servet vergilerinin yükseltilmesi, kamu kesiminde tasarruf fazlası yaratılması, yatırımların sektörel ve coğrafi dağılımının değiştirilmesi, gösteriş yatırım ve harcamalarından kaçınılması, kaynakların büyük bölümünün sağlık ve eğitime ayrılması, ithal ikamesi yatırımlara yönelinmesi gerekir. Bunları başarmak için çaba, özveri, sıkıntıya katlanma zorunludur. Halkımızın önemli bir bölümü, özveriye, sıkıntıya katlanır mı? Sanmıyorum. Ekonomik politika değiştirildiğinde
“Plan değil pilav istiyoruz”, “kuyruklar yine başladı” edebiyatı yaygınlaşır. Halkta belirli amaçlara ulaşmak iradesi, özlemi yoksa, ne yazık ki başarı kazanma olasılığı da kalmıyor.
Ekonominin kurtuluşu bir yana, sandık yaklaşıyor diye tehlikeli manevralara girişip bir de ekonomiyi yardan aşağıya yuvarlamayalım.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorun ve çözüm 20 Kasım 2024
DEM’e gülücükler 6 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları