Öztin Akgüç

Cumhuriyeti Kutlamak

28 Ekim 2012 Pazar
\n

\n

Yıllar geçtikçe kutlamalardaki coşkunun azalması doğal; doğal olmayan Cumhuriyeti sahiplenenlerin sayısal veya oransal olarak azalması. Cumhuriyetin başlangıcından beri yeterince benimsenmemiş olduğu kanısındayım. Zaman zaman karşıtlık eyleme dönüşmüş; zaman zaman karşıtlar, argo bir tabir kullanayım ürkerek arazi olmuşlar, günümüzde de açıkça yıkıma girişmişlerdir. Oy oranı ancak yandaş anketlerde yüzde 50yi aşkın, fiilen aldığı en yüksek oy yüzde 50nin altında bulunan bir parti, dış odakların da teşvik ve desteği ile yıkım cesaretini kendinde bulmuştur. Şimdilerde demokrasi, sivilleşme, vesayetten kurtulma alalaması ile liderin istek ve ölçülerine uygun ısmarlama anayasa yapma peşindedirler.\n

\n

Bir şirkette en basit konularda dahi değişiklik için yüzde 50yi aşkın çoğunluk aranır. Önemli konularda aranan nitelikli oy oranı üçte ikiye, dörtte üçe hatta yüzde yüze yükselir. Bizde ise seçim sistemi sonucu TBMMde çoğunluk sağlamış bir parti, daha doğrusu partinin lideri, her türlü kararı almak, her istediğini yaptırmak, kendi çizdiği kişisel yol haritasına göre Türkiyeye yön vermek istemekte ne yazık ki yandaş, yalaka, çıkarcı, dış odaklı çevrelerce de desteklenmektedir.\n

\n

Bir ülkede herkesin aynı şekilde düşünmesi beklenmemelidir. Aynı özlemleri duymaması da doğaldır. İçtenlikle Cumhuriyet karşıtları, teokratik yönetim taraftarı, Osmanlı İmparatorluğuna özlem duyanlar olabilir. Bir kişi inançlı ise içtenlikli davranıyor, cesurca görüş ve düşüncelerini açıklıyor ve kendisi gibi düşünmeyenleri baskı altına almaya çalışmıyorsa, dışlanmamalı, kınanmamalı, küçümsenmemelidir.\n

\n

Sorun, ikinci Cumhuriyetçilerden, yetmez ama evetçilerden, esen yele göre yelken açanlardan, neme lazımcılardan, gölgesinden korkanlardan, olaylara patron ne der gözü ile bakanlardan kaynaklanmaktadır. Kişinin belli bir çizgisi olur, bu çizgi doğrultusunda tutarlı davranır, takıyye yapmaz, bazı kavramların, sembollerin ardına gizlenmez, sureti haktan görünmeye çalışmaz.\n

\n

İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, bir söyleşi de GDOsu bozulmuş sözde aydınlardan, sözde solculardan söz etti. Ülkenin organik, genetiği bozulmamış aydınlara, insanlara olan gereksiniminden söz etti. Çok haklı. Genel kabul görse de görmese de, Türkiyenin asıl sorunu, nitelikli insan azlığı ve nitelikli kişilerin de çeşitli yöntemlerle elenmesi, negatif, tersine ayrıma seleksiyona uğramasıdır. Bu süreci geri çevirmenin savaşımı verilmeye çalışılmaktadır. \n

\n

Son İstanbul, Ankara baro seçimleri, Ümit Kocasakal ve Metin Feyzioğlunun seçim başarıları umut yarattı. Gerçekten ülkede lafta değil, şeklen değil, demokrasi, insan hakları, adalet, insanca yaşamak, haksızlıkları önlemek için cesurca savaşım vermek gerekiyor. Pısarak, susarak, ürkerek, sorunlar çözülmez. Tek adam, otoriter ve totaliter yönelimlere yol açılır. Diktatör olma heveslerini artırır.\n

\n

Türkiyede bazı kişiler, akil kişi, uzman, kanaat önderi, tanınmış gazeteci gibi sıfatlarla kamuoyuna tanıtılıyor. Kamuoyu yönlendirilmeye çalışılıyor. Yine Ümit Kocasakaldan alıntı bir sözcük kullanayım; bazı çevreler, bazı isimler, çoğu kazip şöhret olan kişileri sesyayar olarak kullanarak kamuoyunu dolandırmaya kalkışıyor. Dikkatli olmak, bu gibi kişilerin ve arkalarındaki güçlerin peçelerini düşürmek gerekiyor.\n

\n

Günümüze kadar oldukça sağlam kalmış bazı örgütlerin de yeni vb. sözcüklerle organik yapıları bozulmaya çalışılıyor. Bu da Cumhuriyetimiz açısından ayrı bir tehlike, haklı olma görüntüsü altında oynanan bir oyun.\n

\n

Cumhuriyeti gerçekten benimseyenler, düşünceleri, davranışları, ikna güçleri ve özellikle de oylarıyla Cumhuriyeti korumalıdırlar. Türkiyenin onurlu, gururlu, cesur, ülkesine sahip çıkan insanlarının Cumhuriyet Bayramını içtenlikle kutlarım.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorun ve çözüm 20 Kasım 2024
DEM’e gülücükler 6 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları