Özgen Acar
Özgen Acar ozgenacar@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

TC ‘Devleti’ İçin Senaryo!

11 Mart 2014 Salı

Bu yazının ilk bölümü 17 Şubat 2012’de yayımlandığında senaryonun nasıl gelişeceği bilinmiyordu. Yazıya 7 Mart 2014’teki gelişme ile “Dördüncü Perde” eklendi!
23 Nisan 1920’de Ankara’da kurulan bağımsız Türkiye “devleti” hakkında bir senaryo gündem oluşturuyor!
Senaryo: Fethullah Gülen
Yapımcı: Recep Tayyip Erdoğan
Yönetmen: Sam Amca

Birinci Perde:

1943’te Afyonkarahisar’da Başbuğ ailesi, doğan çocuklarına İlker adını verdi. Adındaki “er”lik hecesinin etkisiyle olsa gerek, yüksek eğitim için gittiği Harp Okulu’ndan 1962’de mezun oldu. Çeşitli görevler yaptığı TSK’nin merdivenlerinde başarıyla tırmandı.
Komutanlarının ve Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) üyelerinin verdikleri seçkin siciller ile 2002’de orgeneral oldu. YAŞ’taki (üstelik AKP’li siyasacıların oluru ve cumhurbaşkanının onayı), asker üyelerinin olumlu kanaat notları ile 2008’de Genelkurmay Başkanlığı’na getirildi.
Başarılarından dolayı göğsüne “TSK Üstün Cesaret ve Feragat” ve “TSK Üstün Hizmet” madalyaları takıldı. Adındaki “er”likten yola çıktıktan sonra, soyadının Orta Asya Türklerindeki anlamını yerine getirerek TSK’ye “başbuğ” oldu.
1968’de Ankara’da Fidan ailesi ise doğan çocuklarına Orta Asya Türklerinde “hükümdarların hükümdarı” anlamına gelen Hakan adını verdi. Hakan, Kara Kuvvetleri Muhabere (haberleşme) Okulu’ndan 1986’da mezun oldu. TSK’ye “astsubay” olarak katıldı.
“Başçavuş” iken 2001’de kendi isteğiyle TSK’den ayrıldı. Ankara’da Avustralya Büyükelçiliği’nde “Kıdemli Siyasal Danışman!” olarak görev yaptıktan sonra gittiği ABD’deki eğitimini Ankara’da doktora ile tümledi. Çeşitli kamu görevleri arasında Başbakanlık danışmanlığı yaparken Milli Emniyet Teşkilâtı’na “Müsteşar Yardımcısı”, sonra da “Müsteşar” olarak atandı.

İkinci Perde:
Her ikisi de “doğrudan başbakana bağlı” görevleri yüklendiler. Biri merdivenin basamaklarını anlatmak için yabancı dillere Yunancadan giren “hiyerarşi”, Osmanlıcası ile “silsile-i meratip” denilen rütbeler aşamasını başarıyla tırmanarak tepeye ulaştı… Ötekisi paraşütle tepeye indi…
İki gündür gazetelerde, her ikisi de doğrudan “başbakana bağlı” bu üst düzey yöneticiler olan İlker Başbuğ ve Hakan Fidan haberlerinden geçilmiyor.
Anayasa gereği “Yüce Divan’da” yargılanması gereken Genelkurmay Başkanı “terörist” suçlaması ile “Özel Yetkili Mahkemede” sorgulanıyor.
Üstüne üstlük, Türk basını için utanç sayılabilecek iki başlık da dünkü gazetelerde yer aldı.
Hürriyet: “Darbeyi K.K. Komutanıyken planladı.”
Vatan: “TSK’ye sızmış üst düzey Ergenekoncu”
Her iki gazetemiz daha sorgusu yapılmamış, cezası kesinleşmemiş, TSK’nin tepesine başarıyla tırmanmış, yıllarını terörle mücadeleye vermiş Başbuğ’un “idam fermanını” bu başlıklara taşıdılar. Bu sözlerin bir savcıya ait olduğunu anlatmak için başlıklar ne “tırnak” içine alınmıştı, ne de “ünlem işareti” ile tamamlanmıştı. Başlıklar, sanki yargıdan çıkmış son karar gibiydi.
Kısaca, o “komutan” değildi. TSK’ye “sızmış bir terörist” idi! İnsanın aklına bir soru geliyor! Peki, darbeyi KKK iken planlamıştı da, AKP Hükümeti onu neden Genelkurmay Başkanı yapmıştı?
AKP iktidarında bu göreve atanmış olan ve “başbakana bağlı” komutan Silivri’de hücredeydi. Buna karşılık “başbakana bağlı” göreve paraşütle inen kişi hakkında ise yangından mal kaçırırcasın, TBMM’den “kişiye özel” yasa geçirilerek, haklıhaksız ya da sanık-tanık olarak yargı önüne çıkarılması engelleniyordu.
Yasa teklifini yapan AKP milletvekili Recep Özel, MİT Müsteşarı hakkında “Memleket için çalışanlar bu kadar kolay harcanmamalı” diyordu. Demek ki Genelkurmay Başkanı memleket için çalışmadığı için yıllar sonra kolayca harcanabiliyordu! Çünkü biri “komutan”, ötekisi “hükümdarların hükümdarı” idi!

Üçüncü Perde:
“Terörist” suçlamasıyla Başbuğ “tutukevi” kavramının artık “cezaevine” dönüştüğü Silivri’de üç kişilik bir odada yalnız kalıyordu. Aynı suçlamadan dolayı emekli Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon da Silivri’deydi.
İki asker dönem arkadaşıydılar. Başbuğ’un isteği üzerine Tolon da onun odasına aktarıldı. Bu odaya aktarılacak üçüncü kişi merak ediliyordu! İnternet’te dolaşan bir resimde merak edilen üçüncü kişi görülüyor!

Dördüncü Perde:
17 Aralık yolsuzlukları olayında bakan çocukları, İranlı “altın tüccarı”, bir banka genel müdürü tutuklandılar. Tayyip Efendi’nin oğlu Bilal’in paraları “sıfırlama” çabalarının ses kayıtları açıklandı.
Emniyet yetkilileri, savcılar, yargıçlar görevlerinden alındılar. Bilal oğlan “savcıya” gizlice ifade verdi. “Savcı”, emniyetten 17 Aralık ile ilgili kayıtların silinmesini istedi. Yolsuzluk kahramanları 28 Şubat’ta salıverildiler.
Senaryonun “yapımcısı” Tayyip Efendi, Başbuğ’un da tutuklandığı Ergenekon olayının “savcısı” olduğunu 2008’de açıklamıştı. “Senaristin” ipliği pazara çıkınca “yapımcı” Tayyip Efendi, Ergenekon “savcısı” Erdoğan’ı “burada bir katakulli olduğu açık” sözleri ile görevden alıp “avukatlığına” soyunduğu Başbuğ’u 26 ay sonra içeriden çıkardı!
“Avukat”, birlikte kurdukları paralel devletin “senaristi” Feto Efendi’nin Türkiye’ye verilmesini, senaryonun “yönetmeni” Sam Amca’dan istedi. Telefon görüşmesinde ABD Başkanı Barack Hussein Obama’nın “mesaj alındı” dediğini söyledi. Beyaz Saray, Vaşington’daki Türk gazetecilerine “açıklamanın doğru olmadığını (yani yalan) yazılı olarak iletti.
Feto Efendi’nin “yeşil pasaportunun” ABD’de Türk temsilciliklerinde uzatılıp uzatılmadığının yanı sıra cuma günü şu soruyu sormuştuk: “Elbette Türk ‘yeşil pasaportu’, ABD vatandaşlığına geçişin ilk aşaması olan ‘green card (yeşil kart)değildir. Eğer bu pasaport uzatılmadı ya da değiştirilmediyse Feto Pennsylvania’da ‘yeşil kart hamili’ olarak mı kalıyor?”
Utku Çakırözer, eski Vaşington Büyükelçisi ve CHP milletvekili Faruk Loğoğlu’na dayanarak 2004 yılında Tayyip Efendi ile “Dışişleri Bakanı” olarak Vaşington’a giden Abdullah Gül’ün, ABD Yönetimi’ne Feto Efendi’ye “yeşil kart” verilmesi için mektup ilettirdiğini açıkladı.
Şimdilerde ise Tayyip Efendi, “Facebook, YouTube” gibi İnternet bağlantılarının “susturulması” gerektiğini açıkladı. Yani Türkiye “faceless (yüzsüz) book” olacak! Bu kadar “faceless” kime yakışır?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kadın cinayetleri... 18 Ekim 2024
İran-İsrail... 11 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları