Özgen Acar
Özgen Acar ozgenacar@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Tarihin Tekerrürü…’ (5)

28 Ekim 2014 Salı

 

İlk dört yazımız şöyle başlıyordu: “Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD)terörü olayı ile tarih üç aşamalı tekrarlanıyor. Bu aşamaların çıkış noktasını, İngiliz casus, arkeolog, Yarbay Thomas Edvard Lavrence (1888-1935) şöyle tanımlamıştı:
“Osmanlı İmparatorluğu’nu Ortadoğu’da parçalama başarısını yöredeki etnik mozaiği birbirine karşı kullanarak elde ettim!”

***

Irak ve Suriye’deki “mezhep çeşitliliği” ile “etnik kökenler” arasındaki farkların, siyasal inançlar ve uluslararası çıkarların desteği ile yöre halklarının birbirlerini nasıl boğazladıklarını ilk dört yazımızda irdelemeye çalıştık.
Türkiye’de bu yörelere yakın bölgelerimizdeki mezhep ve etnik yapılara göz atalım… Dünyadaki 25 milyonu aşkın Kürt’ün yarısından fazlası Türkiye’de yaşıyor.
Kürtler genelde Sünni Müslümanlığın Şafii mezhebindendirler. Ama aralarında Şii, Alevi ve Ezidiler de var. Tarikatları ise Kadirilik ve Nakşibendiliktir. Hatta Yahudi olan Kürtler vardır. Tel Aviv’de tanıştığım bir şoför, sınırımızdaki Zaholu bir Yahudi Kürdü idi.

***

Kürdistan İşçi Partisi (Partiya Karkeren Kürdistan - PKK): Irak’ta Molla Mustafa’nın Rusya’nın desteğini ve silah edinimi sağlama amacıyla komünizmi yeğlemesinden etkilenen Abdullah Öcalan (Apo) da Ankara’da Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğrenci iken, Marksizm ve Leninizm ilkeleri ile 1974’te yola çıktı.
“Ankara Demokratik Yurtsever Yüksek Öğretim Birliği” adı altında Ankara’daki Kürt öğrencileri örgütledi. Gruba genelde “Apocular” deniliyordu.
1978’de Diyarbakır’ın Lice ilçesindeki ilk genel kurulda, partinin adı PKK olarak ilan edildi. Başkanlığa Öcalan, yardımcılığına Cemil Bayık seçildi.
Yöredeki ağalık sisteminin baskısından yakınan yoksul halktan büyük destek görerek kısa sürede örgütlendi. Amacı, Güneydoğu Türkiye, Kuzey Irak ve Suriye ile Kuzeybatı Irak’ta “bağımsız bir Kürt ulus devleti” kurmaktı.
PKK Güneydoğu Anadolu’da kentsel çatışma ve eylemlerin ardından karargâhını Suriye’de Bekaa Vadisi’ne taşıdı. Artık iyiden iyiye silahlanmış, vurkaç yöntemleri ile sınır aşırı eylemler düzenlemeye başlamıştı. Bu gelişmeler üzerine, Ankara’nın girişimleriyle Amerika Birleşik Devletleri (ABD) dahil 31 ülkece terörist olarak kabul edildi.
1984’te yeni bir yapılanmaya gidildi, Marksizm yerine Maoculuk benimsenirken, “silahlı propaganda” tanımlamasıyla “Kürdistan Kurtuluş Güçleri (Hêzên Rizgarîya Kurdistanê -HRK)adı altında üç birlik oluşturuldu. Eruh ve Şemdinli’de önemli saldırılar yapıldı.
1986’da Lübnan’da toplanan kongresinde HRK’nin yerine “Kürdistan Halk Kurtuluş Ordusu (Artêşa Rizgarîya Gelê Kurdistanê - ARGK)kuruldu. 1993’te iyice tırmanan saldırıları arasında, silahsız 33 erin otobüsten indirilerek kurşuna dizilmesi önemli eylemlerinden biri oldu.

***

1998’de bir TV kanalındaki konuşmasıyla Apo, “tek yanlı ateşkes ilan ettiğini” duyurdu. Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’ın tepkisi şöyle olmuştu:
“Eğer Türk devleti ile savaşmakta çaresizliğini anlayıp da teslim olmak için bir adım atıyorsa ben bunu olumlu görürüm. Devamının gelmesini bekleriz. Ama eğer kendine Avrupa’da siyasi platformda yer kazanmak için bir oyun peşindeyse boşunadır. Hiçbir zaman muhatap alamayız!”
Bu tepkiden 3 hafta sonra Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş, Suriye’ye yönelebilecek bir askeri harekâtla bağlantılı olarak Hatay’daki birlikleri denetlerken Apo’yu değil, Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad’ı tehdit etti:
“Bazı komşularımız bizim iyi niyetimizi, gösterdiğimiz yakınlığı yanlış değerlendirmişlerdir. Uzun zamandan beri Apo denilen eşkıyayı kendi ülkelerinde barındırıp, onu destekleyerek Türkiye’yi terör belasına bulaştırmışlardır. Şunu açıkça söylemek istiyorum: Türk milleti artık bu konuda göstereceği iyi niyetin sonuna gelmiştir. Sabrımız tükenmek üzeredir. Sabrımızı taşırmasınlar.”
Kısa bir süre sonra da Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “Tüm uyarılarımıza ve barışçı açılımlarımıza rağmen hasmane tutumdan vazgeçmeyen Suriye’ye karşı mukabelede bulunma hakkımızı saklı tuttuğumuzu, sabrımızın taşmak üzere olduğunu bir kere daha tüm dünyaya ilan ediyorum” dedi.
Sonrasında Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek Suriye ile arabuluculuk yaptı, Apo ülkeden çıkarıldı, Kongo’da Yunan Büyükelçiliği’nde koruma altına alındı, ancak Amerikan ajanlarının bir düzenlemesi ile Türkiye’ye teslim edildi. O günlerde “devlet”, devletliğini gösteriyordu!
Bu arada demokratik seçimlere katılma amacıyla kurdukları bazı partiler de anayasaya aykırılıkları gerekçesiyle kapatıldılar. Bunların sonuncusu “Demokratik Toplum Partisi’nden (DTP)” TBMM’ye bazı milletvekilleri seçilmişti.

***

Bülent Ecevit, “Amerikalıların, durup dururken Öcalan’ı bize neden verdiklerini anlayamadım!” demişti. Irak- Suriye’deki son olaylar ve “Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) eylemlerine karşı Kürtler arasındaki bütünleşme, Apo’nun Türkiye’ye neden verildiğini bugün açıkça ortaya koyuyor.
1972’de bir Türk yolcu uçağı Bulgaristan’a kaçırılmıştı. Uçakta 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün oğlu da vardı. Korsanlar, Türk hükümetine bazı koşullar bildirmişlerdi.
Koşullar hakkında bilgilendirilen ve oğlu uçakta rehin olan İnönü, “Devlet eşkıya ile pazarlık yapmaz…” yanıtını vermişti! Korsanlar, koşulsuz teslim olmak zorunda kalmışlardı.
30 bin kişinin katili ve idam cezasından kurtulan, Orgeneral Ateş’in “eşkıya” dediği Apo ile günümüzde “süreç” adı altında “pazarlık” yapılmakla yetinilmiyor, şimdi de “beş kişilik sekretarya kurulması, Kandil’deki terör karargâhından bir temsilcinin de bu oluşumda yer alması” görüşülüyor.
PKK’nin ayrılıkçı ve komünist inançlı bir siyasa gütmesi, dinci Kürtlerle aralarında çatışmalara da yol açıyor. PKK’nin karşısına çıkartılan dinsel terör örgütünü ise cuma günü irdeleyeceğiz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kadın cinayetleri... 18 Ekim 2024
İran-İsrail... 11 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları