Özgen Acar
Özgen Acar ozgenacar@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Papaz ve İmam!

02 Mayıs 2014 Cuma

“Bir delil ile kırk âlimi yendim.
Ama kırk delil ile bir cahili yenemedim!”

Mevlana

Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck’un Türkiye’deki olaylar hakkında “İtiraf ediyorum, bu gelişmeler beni korkutuyor!” sözleri siyasal yaşama bomba gibi düştü. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde Gauck, konuşmasını söyle sürdürmüştü:
“Özellikle de fikir ve basın özgürlüğü kısıtlandığı için internet ve toplumsal iletim ağlarına erişimin kısıtlandığı, eleştirel bakış açısına sahip gazetecilerin işten çıkarıldığı hatta yargılandığı, gazetelere yayın yasağının getirildiği ve yayıncıların hukuki baskı altına aldıkları zamanı yaşıyoruz. Oysaki kapsamlı biçimde bilgilendirmek özgür ve demokratik toplumun iki ana şartıdır. Ancak bu sayede çarpık gelişmeler aydınlatılabilir ve hükümetin eylemleri kontrol altına alınabilir. Protesto uyarıcı bir işarettir…”
Gauck’un yasaklar hakkında konuşacağının işaretini Almanya Büyükelçiliği’nin basına gönderdiği “Türkiye resmi ziyaretini Twitter hesabımız @GermanyinTurkey üzerinden #GauckinTurkey altında izleyebilirsiniz” iletisi ile belli olmuştu!
Konuk Cumhurbaşkanı İmam Efendiye demokrasinin “abece” dersini anımsatmıştı. Ama, o “Türkiye’nin iç işlerine karışıyor!” gibi anlamsız yanıt verdi. Avrupa Birliği (AB) adayı Türkiye Başbakanı, bırakın demokrasinin abecesini AB’nin ne olduğunu bile anlayamamıştı.
Kendisi Suriye’nin iç işlerine TIR’larla silah, Mısır’a da Rabia olayı ile burnunu sokmuyor mu? Gauck için “Kendisini hâlâ rahip sanıyor” diyor. Gauck eski bir Protestan rahibidir. Doğu Almanya’da yaşarken babasını Ruslar Sibirya’daki ünlü Gulag’a sürdüler. Komünist olmadığı için gazetecilik eğitimi alması engellenince, ilahiyat okudu. Nasıl Erdoğan “imam” kökenliyse o da “papaz” kökenli siyasacıdır. Ancak papaz demokrasinin abecesini çok iyi biliyor.
Kaldı ki, eşi Gerhild Radtk’ten boşanmadığı halde yıllardır Daniele Schadt ile birlikte yaşıyordu, Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşine resmi konuk olarak da ağırlattı.
Eski papaz, İmam Efendi’ye “Alevilerin Cemevleri Almanya’da ibadet yeri kabul ediliyor, neden Müslüman Türkiye’de serbest değil?” diye de sordu. Gauck, ayrıca CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na “muhalefetin güçsüzlüğünü” de vurguladı. Kendisine Almanya’nın ilk Türk kökenli Uyum Bakanı Aydın Özoğuz da eşlik etmişti.
Alman Başbakanı Angela Merkel başta olmak üzere pek çok siyasacı Gauck’u destekledi. Hatta, Türkiye ile AB görüşmelerinin kesilmesi bile istendi. Acı söyleyen dost ayna tutmuştu ama ne çare, anlayana sivrisinek azdı.

Biby ve Demirbaş Şarl!
İsveç’teki Osmanlı bağlantılı “Biby Koleksiyonundaki” tablolara Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ilgi göstermeyip Katar’a satılmasına ilişkin yazım ilgi uyandırdı. İlk ileti, Prof. Dr. Günsel Renda’dan geldi:
“Yazıya çok sevindim. Gerçekten de söylediğiniz gibi o koleksiyonu çeşitli yayınlarla Türkiye’ye ben tanıttım, ilk kez 1983’te görmüştüm. Hatta Karin Adahl (meslektaşımız ve İstanbul’daki İsveç araştırma enstitüsünün müdürü idi) ve İsveçli meslektaşlarla yerinde birkaç toplantı yaptıktan sonra bir de İsveççe kitap yayınladık.
Zergün Hanım (Korutürkeski büyükelçi) koleksiyonun önemini görünce bir heyetin giderek yerinde incelemesini sağladı, heyet daha önce görmeyen sanat tarihçilerinden ve Kültür Bakanlığı temsilcilerinden oluşuyordu, yaptığımız o inceleme gezisinden sonra ciddi bir rapor yazıldı.
Ardından Karin ile çabalarımızı sürdürdük, çünkü koleksiyonun Sothebys’e teklif edildiğini duymuştuk. Aslında Karin İsveç hükümetinin satışı yasaklamasını, ancak Türkiye ile bir anlaşma yapılabileceği kararını sağlamıştı. Kültür Bakanlığı’yla defalarca konuşuldu, oradan da bir süre ses çıkmadı, hâlâ İsveç hükümetinin kararına güveniyor ve ümitle bekliyorduk, bu acı haberi maalesef bir ay kadar önce duyduk.
Ben özellikle çok üzgünüm çünkü Karin ile birlikte ailedeki bazı belgelere de ulaşmıştık ve bazı ressamların kimliğini de saptayabiliyorduk. Osmanlı tarihi ve sanatı için son derecede önemli bir koleksiyondu. Aslında esas anne-baba Celsing şatonun koleksiyonuyla birlikte öyle kalmasını istiyordu. Kızları Anna da öyle. Sonra ne oldu, gerçekten bir muamma… Size de her zamanki gibi bu kötü haberleri duyurduğunuz için teşekkür borçluyuz.”
Şu iletiyi ise Pera Müzesi Müdürü M. Özalp Birol gönderdi:
“Bugünkü yazınızı da -her zaman olduğu gibi- zevkle okudum, bilgilendim. Elinize sağlık. Biby Şatosu ile ilgili bölüm bizi özellikle ilgilendiriyor, zira Suna ve İnan Kıraç Vakfı Koleksiyonu’nda bu konuyla ilgili resimler var. Bu dört resim, Pera Müzesi’ndeki (Kesişen Dünyalar: Elçiler ve Ressamlar sergisinde) yer alıyor.”

***

Osmanlıya sığınıp beş yıl yaşayan İsveç Kralı Demirbaş Şarl’ın Macaristan üzerinden İsveç’e dönerken “boğularak öldürüldüğünü” yazmıştım. İnternette “kim kimdir” sitesinden aktardığım bu bilginin yanlışlığını dost üç emekli büyükelçi düzeltti. Eski Budapeşte Büyükelçisi Ender Arat’ın iletisi ise şöyle:
(…) Demirbaş Şarl Osmanlı topraklarından ayrıldığında boğularak öldürülmedi. Esasen ölüm tarihiyle örtüşmüyor. Kral Şarl 1 Ekim 1714 tarihinde Dimetoka’dan ayrılıyor. Düşmanlarını şaşırtmak için iki koldan ilerliyorlar. Yolda iken Kapıcıbaşı Mustafa Ağa yetişip padişahın ve sadrazamın hediyelerini veriyor. 27 Ekim 1714’te Erdel Hududu’nu geçiyor.
Budapeşte’de birkaç gün dinleniyor. Kaldığı ev Vaci Utca üzerinde, cephesinde anısına, atının üstünde gösterilen bir madeni rölyefi var. 15 gün süren yolculuk sonucunda ülkesine ulaşıyor. Ülkesinin topraklarını Ruslardan ve Danimarkalılardan kurtarmak için mücadeleye girişiyor. Bu mücadelesi 4 yıl sürüyor. Ölümü 30 Kasım 1718’de, Norveç’te Frederiksen kalesini kuşattığı sırada, başından kurşunla vurularak ölmüş. 1916 yılında yapılan otopsi neticesinde kafatasındaki mermi izi ortaya çıkarılmış.” Kafasından kurşunlanarak öldürüldüğünü saptayan fotoğrafı da düzeltiyle birlikte sunuyorum. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kadın cinayetleri... 18 Ekim 2024
İran-İsrail... 11 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları