Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Maden Şehitleri...
Bu yazıyı 4 Aralık “Madenciler Günü” nedeniyle Soma-Ermenek şehitlerine sunuyorum...
***
İzmitli hemşerimiz Azize Barbara’nın, Romalıların zulmünden kaçarak madencilere sığındığı 4 Aralık günü, dünyada “madenci, jeolog, demirci, duvarcı, marangoz, çatı kaplamacısı, elektrikçi, mimar, itfaiyeci” gibi mesleklere adanmıştır.
Türkiye’de madencilikte sorunlar, son yıllarda Sultan hazretlerinin “ben” demesi ile başladı!
Yasalara göre maden “aramak” isteyen özel ya da tüzelkişiler hazırladıkları dosyaları Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın (ETKB) Madencilik Genel Müdürlüğü’ne verirlerdi. Gerekli durumlarda dosyaya Çevre ve Şehircilik ya da Orman bakanlıklarının “olurunu” da içeren yazı eklenirdi.
Sonrasında ETKB, uygun görürse, istenen yörede “arama iznini” verirdi. Ancak Sultan’ın sadrazamlığı döneminde, 6 Haziran 2012’de bu izin ETKB’den alınarak, Başbakanlık’a verildi. Sonrasında ne oldu?
Bu “izin” işini irdeleyecek konunun uzmanlarından oluşan bir kadro Başbakanlık’ta bulunmadığı için, yanıtlar gecikti. “İzin” bekleyen arama ruhsatı sayısı 10 bine yaklaştı. 2013’te verilen izin sayısı 84’te kaldı.
Bu arada bir gerçeği iki hafta önce Cumhuriyet açıkladı. Soma madeni ruhsatı sahibinin Bilal oğlanın TÜRGEV’ine bağış yaptığı ortaya çıktı. Parasını veren, madende düdüğünü çalar olmuştu!
ETKB’nin maden sondaj hedefi 5 milyon metre olarak açıklanmıştı. Ne var ki Sultan ve Bilal odaklı “ben” izinlerinden dolayı uygulamada sondajlar 2012 de 55 bin metrede, 2013’te 5 bin metrede kaldı. Türkiye yüzde 4 büyürken, madencilik yüzde 3.3 oranında küçüldü. Ayrıca, sondaj araç gereçleri yapanların üretimleri de azaldı.
***
Öteki madenleri bırakıp Soma ve Ermenek’te yaşanan facialar nedeniyle “kömüre” odaklanmak için 1826 yılına gidelim!
Zonguldak Ereğli’nin Kestaneci köyünden Uzun Mehmet askerliğini denizci olarak yaptı. Geminin komutanı, tezkeresini alan öteki erlerle birlikte kömürleri göstererek memleketlerine döndüklerinde, sağda solda bunlardan görürlerse kendisine haber vermelerini ve ödüllendirileceklerini söyledi.
Mehmet, köyünde bir gün değirmende sıra beklerken çalı çırpıyla ateş yaktı. Ama bu sırada bazı taşların, tıpkı komutanın gösterdiği “kömür” gibi yandığını gördü. Örneklerden topladı, doğruca İstanbul’a komutanına göstermeye gitti.
Komutan 5 bin kuruşluk ödül verdi. Ayrıca ömür boyu 600 kuruş aylık bağlattı. Uzun Mehmet, köyüne döndü... Bir süre sonra ağalar, kıskandıkları Mehmet’i zehirleyerek öldürdüler. Yıllarca sonra Uzun Mehmet’in heykeli “kömür faciası” yaşayan ilk şehit olarak dikildi.
***
Sonrasında Zonguldak taşkömürü ocaklarının işletilmesine başlandı. Osmanlı, madenlerin “işletme hakkını” Fransızlara verdi. 1920’de TBMM Fransızların bu “imtiyazını” iptal etti. Türk madenciliği devreye girerken Zonguldak’ta bir de madencilik yüksekokulu açıldı.
“Devletin malı olan her maden” gibi kömürün işletilmesi için 1957’de “İktisadi Devlet Teşekkülü” olarak Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu (TKİ) kuruldu.
Yıllar geçti... TKİ dışlanarak, “devletin malı kömür” özel ya da tüzelkişilere peşkeş çekildi. Bu uygulamada yetmedi... Ruhsatı kapan özel ya da tüzel kalantorlar, 2004’te maden yasasında yapılan değişiklikle sağladıkları ve Fransızca bir sözcük olan “rödovans” uygulaması denilen “taşeronları” devreye soktular.
Amaç, kömürü “düşük maliyet” ile çıkarmaktı. Maliyet düşünce işçi ücretleri “boğaz tokluğuna” indirgendi. “Sigorta, kıdem tazminatı” gibi haklar dışlandı. Güvenlik “sıfırlandı”. Türkçesi ile kömürün çıkarılmasında “it ite, it kuyruğuna...” benzeri bir yönteme gidildi!
Şimdilerde “izin”, “ben” odaklı “vakıflarca” tezgâhlanıyor!
‘Şûrâ-yı Saltanat’!
Osmanlıcada “şûrâ-yı saltanat” deyimi “bizzat sultanın başkanlığında yapılan yüksek düzey devlet memurları toplantısına” deniliyordu.
Günümüzde de Sultan, salı günü “din şûrasına” dönüştürülen “Milli Eğitim Şûrası’nda” döktürdü. Günümüz gençlerinin bilgisizliklerini ve yabancı dili kullandıklarını, Türkçeye özen göstermediklerini eleştirdi.
Ancak kendi konuşmasında “yeni neslin dizaynına anaokuldan” başlanacağını, “eğitimin insan formatlama aracı olarak kullanıldığını” söyledi. Ne dersiniz Sultan rahmetli annesinin Türkçesiyle mi “dizayn” edilip “format”landı?
Daha önceki konuşmalarından da bazı sözcükler aklımızda kaldı. 17 Aralık yolsuzluk olayından söz ederken de bolca “legal, illegal, dezenformasyon, montaj” sözcüklerini kullanarak gösterdiği “trend” ile “performansını” yansıtmamış mıydı?
Atalarımız ne demişti? “Dinime küfreden bari...”
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Erdoğan belayı satın aldı
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- ‘Kar leoparı’ neden cezaevinde
- Ünlü kebapçının kardeşi 20. kattan aşağı düştü!
- Kayyum belediyeyi kapattı!
- Elazığspor'dan maça çıkmama kararı!
- Trabzonspor'da ayrılık!
- Ali Koç'tan çok sert Kayserispor açıklaması!
- Al Nassr'dan Talisca açıklaması!
- Yetki kısıtlayan teklif komisyondan geçti