Özgen Acar
Özgen Acar ozgenacar@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ankara’nın Dünü (2)…

23 Eylül 2014 Salı

Sultan’ın, Atatürk Orman Çiftliği”ni (AOÇ) yok edercesine kondurduğu “AK Saray” hakkında “Ankara’ya Selçuklu mimarisi mesajı verildiğini” söyleyerek tarihi de çok iyi bildiğini (!) gösterdiğini yazmıştık… Tarihçiler, sanat tarihçileri, mimarlar Sultan’ın bu sözlerini tartışıyorlar. Biz de tartışmaya Ankara’nın tarihi ile girmiştik. Devam ediyoruz...
İran’ın Susa kentinden başlayıp dönemin en zengin insanı Lidya Kralı Karun’un başkenti Salihli’deki Sardes’e giden ünlü “Kral Yolu” Ankara’dan geçerdi.
Selanik’in kuzeyinde Makedonya’dan İskender, Hindistan’a kadar uzanan imparatorluk planını “Ankyra” yakınında, Sakarya Nehri kıyısındaki Gordion’da ünlü “kördüğümü” İÖ 333’te kestikten sonra kurması, “Büyük” unvanını almasına yol açmıştı. İşin ilginç yanı bir başka Selanikli olan Mustafa Kemal de yine Sakarya’da kurduğu karargâhta “Türkiye Cumhuriyeti’ne” giden yolu açmıştı!
Asteriks, Obeliks’in (Oburiks) Galatları İÖ 2. yüzyılda Ankara’yı Romalılara devretmişlerdi. Onlar da Ankara odaklı olarak “Kral Yolunu” yeniden canlandırarak Doğu’ya açıldılar. İÖ 27’de Augustus Roma imparatoru olmuştu. Roma’daki vasiyet yazıtı Roma’da kayboldu. Ancak Ankara’daki Augustus tapınağında “yazıtlar kraliçesi” olarak yaşıyor.
Augustus tapınağının yapıldığı noktada Friglerin ana tanrıçası Kibele ile gök tanrısı Men’e adanmış tapınaklar vardı. Romalılar bu kutsal noktanın tam üzerine, “tanrılaştırdıkları” İmparator Augustus adına bu tapınağı yaptılar. Bizanslılar duvarlarında pencereler açarak tapınağı kiliseye çevirdiler. 1420’lerin sonunda, yine aynı noktada, Osmanlıların Hacı Bayram Camii’ni yapmakla kalmayıp orada bir türbeye gömmeleri de rastlantı olabilir mi?
Augustus dönemindeki yazıtlardan şunları öğreniyoruz: “Ankyra, Anadolu’nun en güzel kenti olmuştu. Bu bakımdan burada oturanlar Augustus’un kente yaptığı iyilikler için ne kadar şükran duysalar haklıydılar. Forum, tiyatrolar, sirkler, hamamlar, yollar, kaldırım taşları döşenmiş caddeler, saraylar ve güzel villalar. Her yerde heykeller vardı...”
Ankara, Bizans’ta Hıristiyanlığın kutsal kenti Antakya bağlantılı üç yol ağzının kavşağı oldu. Dönemin haritalarında Ankara altı kuleli olarak belirtildi. Bizans’ın en görkemli imparatoru Jüstinyen 6. yüzyılda Ankara’yı Konstantinopolis’e bağlayan yolu onarttı. Ankara, yüzyıllar sonra Uzakdoğu’dan Avrupa’ya uzanan “İpek Yolu’ndaki” kervanlara ev sahipliği yaparak önemli bir ticaret kenti oldu. Ne var ki bu yol birkaç yüzyıl sonra Arap akınlarını da kolaylaştıracaktı.
17-18. yüzyılda 100 bin nüfuslu önemli bir ticaret merkezi iken 19. yüzyılda 26 bine gerileyen Ankara’da; 17 bin Müslüman, 7 bin Hıristiyan ve 400 kadar Yahudi yaşıyordu.

***

Ankara tarihte 5 ayrı devlete başkentlik yapmıştır. İlk başkent Galatlar’ın bir boyu olan Tektosaglar zamanındaydı. İkincisi Roma döneminde “Galatya Eyaleti”nin başkenti idi. Üçüncüsü İS 750’de Doğu Roma’nın (Bizans) “Bukellarion Eyaleti”nin başkenti ilan edildi.
Dördüncü olarak 1290’da bir Anadolu beyliği olarak sahneye çıkan Ahilere başkentlik yaptı. Varlığını Osmanlı döneminde de sürdüren dinsel yapısıyla Ahilerin Ankara’sı bir “kent devletin” başkentiydi.
Mustafa Kemal 27 Aralık’ta arkadaşları ile Ankara’ya geldi. Ankara’nın Seymenleri ve büyük bir kalabalık Dikmen sırtlarında Paşa’yı büyük gösterilerle karşıladı.
“Heyet-i Temsiliye Reisi” Mustafa Kemal Ankara’da ülkeyi yönetmeye, savunma çalışmalarını da yürütmeye başladı. Küçük bir Anadolu kenti konumundaki Ankara’da 23 Nisan 1920’de TBMM’nin kurulması ortamını yarattı. İlk oturumda TBMM Başkanı seçildikten başka başkomutanlığı da yüklendi.
13 Ekim 1923’te tarihte beşinci kez başkent olan Ankara’ya önce Rus ve Afgan büyükelçilikleri taşındı. İngiliz, Fransız ve Amerikan büyükelçilikleri Ankara istasyonunda tren vagonlarında çalışmaya başladılar. Sonrasında ABD Büyükelçiliği Evkaf Apartmanı olarak bilinen bina yakınında bahçeli bir eve taşındı.
Atatürk, Ankara’ya taşınan elçiliklere geniş araziler verdi. İngilizler de uygun bir arazi arıyorlardı. Ama büyükelçi Ankara’nın bozkırından yakınıyor, haftanın belirli günlerinde İstanbul ile başkent arasında mekik dokuyordu.
İngiltere’den Ankara’ya gelen bir İngiliz görevli, Londra’ya gönderdiği raporunda “Bugün Bellrock denilen bir yörede uygun bir arazi buldum!” diye yazmıştı. Bilin bakalım “Bellrock” neresidir? Elbette “Çankaya” değil mi?
İngiliz yetkilinin beğendiği arazi Atatürk’ün yaveri Salih Bozok’a aitti. Atatürk, araziyi İngilizlere hediye etti. Zamanla burada yapılan bina yetmeyince yanına ikinci bir bina yapıldı. İngiliz Kraliçesi 2. Elizabeth 1971’de Ankara’ya geldiğinde elçiliğin bahçesine bir söğüt ağacı dikti.
Lozan Antlaşması’nın imzalanmasının ertesi günü orada Türkiye ile ayrıca ikili anlaşma imzalayan Polonya’ya bir cemile olarak Atatürk elçilik binasının temel atma törenine katıldı ve temele imzasını attı…

***

Cuma günü Ankara adının kökenine değinmiştik. O yazıda Kral Midasın, “bir çıpa” bulduğu yerde Ankara’yı kurduğundan, “Ankyra” sözcüğünün Yunanca “çıpa” demek olduğundan, İngilizce “anchor” kelimesinin de “çıpa” olduğundan, Roma döneminde Ankara’da basılan sikkelerde “çıpanın” vurgulandığından söz etmiştik. Bir yazım hatası ilk baskılarda “çıpa” yerine “çapa” yazmışım!
“Ankara” sözcüğünün kökenine ilişkin bir başka yorum ise Orta Asya’ya dayanıyor. Bu varsayıma göre, “Nasıl Orta Asya’daki Seyhun ve Ceyhun nehirleri Adana yöresinde Seyhan ve Ceyhan, nasıl Uygur Türklerinin Sinkyan’ı Ankara’da Sincan olmuşsa, o yörelerden yüzyıllarca önce Ankara’ya gelen Türkler de Baykal gölüne dökülen ‘Angara’ Nehri’nin adını kentimize vermişler!” deniliyor. Kuşkusuz irdelenmesi gereken bir varsayım. Devam edeceğiz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kadın cinayetleri... 18 Ekim 2024
İran-İsrail... 11 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları