Özdemir İnce

Zigetvar’a gitmek

12 Ocak 2021 Salı

Belki anımsarsınız, 3 Ocak Pazar günü “Yalan bozmak çok zordur!” adlı bir yazı yayımlamıştım. Ülker Ablanız yazıyı okurken gülmekten iki büklüm oldu, neredeyse yere yuvarlanacaktı! Bilmezsiniz elbette, Ülker Hanım gülme dalında dünya şampiyonu olabilir. Gülmeye ara verince “‘Zigetvar’a gitmek’ diye bir yazı yazman gerekir artık” dedi. Nedeni? Nedeni o yazıda geçen, “Kanuni senin yaşındayken Zigetvar’da şehadete koşuyordu, sen bu kafayla nereye doğru ve ne halt etmeye gidiyorsun?”(Vakit, 23 Ocak 2011) sorusuna verdiğim cevabı beğenmemişti. Cevap şöyleydi: “Kanuni’nin yerinde olsaydım orduyu Zigetvar’a ve Viyana’ya götürmezdim” idi. Aslına bakarsanız, cevap şöyle devam ediyordu: “Valla Harem’de keyfime bakardım!” Nedense bu doğal bölümü çıkarmışım.

Ülker Ablanız konuyu şöyle kapattı: “Bir yerini yırtsan da yalanı bozguna uğratamazsın, en iyisi sen kalk, Zigetvar’a git, orada ne yaparsan yap.”

***

Bu mürteci basın beni eleştirmeyi bir türlü beceremedi. Uzun süre benim “Prof.Dr.” olduğumu sandılar. İnsan herhangi bir biyografimi okumaz mı? Okumazlar! Sonunda ben “Prof.Dr. değilim” diye yazdım. Bunun üzerine beni küçümsemeye başladılar.

Örneğin Mehmet Ocaktan, “Bir türlü şair olamadığı için son çare olarak ‘asparagas’ gazetecilik yapmaya heveslenen Özdemir İnce’nin Fransa’daki başörtüsü sorunuyla ilgili röportajı... Hiçbir ciddi araştırma ve inceleme yapmadan, sadece kafasının içindeki ‘örümcekli’ düşünceleri, Paris’teki ‘laikçi akrabaları’nın ağzından yazıp milyonlara haber diye yutturmak...” (Yeni Şafak, 24.12.2003, “Aydın Doğan yalan haber sever mi?”) diye yazmış.

Mehmet Ocaktan, ağzına çok büyük gelecek şairliğimi bir gazetede yere batıracağına ciddi bir edebiyat dergisinde yazmış olsaydı, ağzının payını veren biri mutlaka olurdu.

***

Bir zamanlar yazılarımı alıntılayıp benden habersiz okurlarına zorla okutan Akit (Vakit) gazetesinde hakkımda şöyle cümleler yayımlanmıştı: “Sürekli her konuda bilgiçlik taslıyor... Şiirden anlamadan şair geçiniyor... Edep ve edebiyat bilmeden edebiyat eleştirmeni diye geçiniyor...” (23 Ocak 2011)

***

Hamama giren elbette terler. Ama hamam hamam değil, tellaklar tellak değil, küllisi Patrona Halil olma heveslisi.

Kendileri cahil ama okurları tam anlamıyla cahil, ne yazarsan afyon gibi yutuyorlar. Özdemir İnce denen herifin özgeçmişi Vikipedi’de, sözlüklerde yazıyor: Mallarmé Akademisi üyesi (Paris, 1983); Uluslararası Şiir Araştırma Merkezi Muhabiri (Brüksel, 1987); Uluslararası Şiir Büyük Ödülü Seçici Kurul üyesi (Liège, 1983, 1992); Şiir İçin Avrupa-Akdeniz Şiir Ağı Kurucu üyesi (RUEMEB) (Strasbourg, 1996); Fas Şiir Evi Dostlar Kurulu üyesi (Kazablanka, 1998), Uluslararası Şiir Evi Genel Kurul üyesi (Brüksel, 2000); Avrupa Şiir Akademisi üyesi (Lüksemburg, 2002). İyi mi?

1990 yılında, Fransız hükümeti tarafından “Officier de l’Ordre des Arts et des Lettres” rütbesiyle onurlandırılmış.

Fransa’da çok itibarlı Max Jacob (2006) Şiir Ödülü’nü; 2010 yılında Bulgaristan’da Penio Penev Uluslararası Şiir Ödülü’nü almış.

Amma ve lakin memleketinin mürteci siyasal İslamcıları onu şair saymıyor. Ya saysalardı?

***

Şiir ve Gerçeklik (1986, 1995, 2001, 2011); Söz ve Yazı (1991, 2004) Tabula Rasa (1992, 2002, 2011); Yazınsal Söylem Üzerine (1993, 2002, 2013); Şiirde Devrim (2000, 2008, 2015) adlı kuramsal (poetika) kitapları, bazı önemli üniversitelerin edebiyat fakültelerinde başvuru kitabı olarak okutulan bir yazar. Birçok konuda telif ve çeviri 130’u aşkın kitabı da var. Cumhuriyet okurları lütfen beni bağışlasın, bunları utanma yeteneğini yitirmiş yalan ocaklarıyla dalga geçmek için yazıyorum. Ama önce Zigetvar’a gitmem gerek. Viyana’ya gittim, Osmanlı’nın bozguna uğradığı yerleri gördüm ama Zigetvar’a gitmedim. Keşke Muhteşem de gitmeyip Harem’de kalsaydı, Osmanlı’nın yazgısı bir başka olurdu...

***

Birkaç yazıdır Nur suresi 31. ayetin gerekçesi ve anlamı üzerine sıvanan yalan katmanını kazımaya çalışıyorum. Arapça bilmiyorum ama yalancılar da bilmiyorlar. Ben Kuran’ı üç dilde okuyabiliyorum ama onlar Türkçe meallerinden birini okumak zorundalar. Anlaşılan okuduklarını da anlama yetenekleri yok!

Bir sözüm de bir yazımda “kızlık zarı”nı metafor olarak kullandığım için beni eril söylemci (!) olmakla kınayan feminist hatunlara: Gelgeç işlerle uğraşmayın, kadınları 1400 yıldır köleleştiren ayet yorumcularının ağzının payını verin.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları