Özdemir İnce

Sivil mareşalin fotoğraf makinesiyle güreşleri

31 Aralık 2019 Salı

İstanbul Modern Sanat Müzesi’nden bir davetiye geldi. Değerli dostum, şair ve fotoğraf sanatçısı rahmetlik Lütfi Özkök’ün “Portreler” sergisini açmışlar. 3 Mayıs 2020’ye kadar açık. Lütfi Özkök dünyanın en büyük portre (sanatçı portresi) fotoğrafçısıydı. Nobel alanlar sanki onun tekelindeydi. İsveç memleketinin Stockholm kentinde yaşardı. Anne-Marie ile evliydi ki uzun hikâyedir.

Sergide benim de fotoğrafım varmış: Tek ve Bülent Ecevit’le birlikte. Bir de kitap yayımlayacaklarmış. Benim de bir yazım varmış kitapta, Lütfi Özkök hakkında. Onu da göndermişler. Bende yoktu. Yazıyı Pomak Ecesi Ülker’e ve birkaç günlüğüne gurbetten bizi görmeye gelen Tanbey’e okudum. “Yılbaşı yazısı için kıvranıyordun. Neşeli bir yıl sonu yazısı dediler. Yazıyı bu nedenle okuyorsunuz:

***

[Sivil mareşalin fotoğraf makinesiyle güreşleri (Ağustos 2003)

 

Bülent Ecevit’in, Adalet Partisi’nden ayrılan on kadar milletvekili ile birlikte hükümet kurmaya hazırlandığı günlerdeydi.

Mevki Ankara!

Sezer ve Orhan Duru telefon ettiler, elbette Sezer telefon etti: “Öözdeemirr!” dedi, “Burada Lütfi Özkök var, öğle yemeğine bize gelin!”

Mevki Çankaya, Birinci ve Üçüncü Basın siteleri.

Birinci Basın Sitesi’nden Üçüncü Basın Sitesi’ne yemeğe gittik. Mevsim galiba kış.

Ama Lütfi Özkök atletli idi ya da bir kalorifer radyatörünün üzerinde bir atleti kurumaktaydı. Sezer’in böyle laubali bir duruma nasıl izin verdiğini bugün elbette anlıyorum.

Lütfi Özkök yapması gerekenleri çok doğal yapar.

***

Lütfi Özkök, o gün Bülent Ecevit’in fotoğraflarını çekecekti. Politikacı olduğu için değil elbette şair olduğu için, meslektaş oldukları için... Bülent Ecevit’ten telefon bekliyordu. O gün Lütfi ile neler konuştuk anımsamıyorum ama Aragon’u, René Char’ı, Marguerite Duras’ı, Beckett’i mutlaka konuşmuşuzdur.

Beklenen telefon nihayet geldi.

Lütfi Özkök, Bülent Ecevit’e, aralarında bendeniz de olmak üzere, evdeki hazirunun adlarını saydı. Ecevit, “Özdemir İnce de gelsin!” demiş.

***

Lütfi(m) Özkök, fotoğraf makinelerinden önce çamaşır zembilini hazırladı: Birkaç atlet, bir gömlek.Bunun üzerine “Hamama mı giriyoruz” diye sordum. “Görürsün, onun gibi bir şey!” dedi.

Ecevit’in gönderdiği açık renkli parti otomobiliyle Çevre Sokak’taki CHP merkezine gittik. Ecevit bizi çalışma odasının kapısında karşıladı. Çok düşünceli, dahası kaygılıydı. AP’den ayrılanlarla hükümet kurmalı mıydı? Bunun karar evresindeydi. Ama sanat ve edebiyat, özellikle şiir konuştuk çay içerken.

Sonra Lütfi Özkök çalışmaya başladı. Önce kazağını çıkardı. Gömlekle kaldı.

***

Elinde fotoğraf makinesi, kırbaçlanan zenci köle gibi eğilip kıvranıyor, rakibine künde atan güreşçi gibi geriliyor, basket çemberinden ribaund alıyor, kaleci olarak tam doksana uçuyor ama temelde bir güreşçi gibi davranıyordu. Bizim güreşçilerin dediği gibi, “iyi kurra çekmese” de rakibinin sırtını mindere yapıştırıyordu. O devindikçe bedeninden fışkıran terler Toros sellerine dönüşüyordu. İki oflayıp bir pufladıktan sonra, elindeki peştamal gibi mendille terini siliyordu. Çalışma sırasında iki kez mola alıp atlet fanila değiştirdi. Terli fanilaları bir küçük poşetin içine koydu. Ecevit’in yanında birkaç saat kaldık.

***

Sezer ve Orhan Duru konutuna gelince, Lütfi doğruca banyoya yürüdü ve bana başıyla “Gel!” diye işaret etti. Poşetten atlet fanilalarını çıkardı. Çamaşır teknesine sıkarmış gibi sıktı. Şarıl, şarıl!

Alın teri” deyiminin en somut görüntüsüydü.

İnsan bedenindeki enerjinin sanata dönüşümünün en somut kanıtıydı gördüklerim.

Neden Lütfi(m) Özkök? Çünkü mektuplarını “Lütfün” diye imzalar.]

***

Yazı bu kadar. Gerçekten bu akşam 2020 yılına giriyoruz. Ben de 84’üncü yaşımla tanışacağım. Bu akşamı, mümkün olsaydı, yanlarında yaşlandığım dostlarımla, arkadaşlarımla kutlamak isterdim: Mekân değiştirenler:  (“Ana” dediğim) Nezihe Meriç, Salim Amca Şengil, Bülent Ecevit, İzgan Bazoğlu, İlhan Berk, Orhan Peker, naif ressam Meccani Fahir Aksoy, Cemal Süreya, Edip Cansever, Sevgi (Nutku, Sabuncu, Soysal), Yannis Ritsos, Alain Bosquet, Yevgeni Yevtuşenko, Lubomir Levçev

Sevgi, salonun ortasında Fahir’i leğene oturtup güzelce yıkardı!..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları