Özdemir İnce

Evet, 100 yıl oldu

24 Nisan 2020 Cuma

İlkokulda (1943-1948) okuduğumuz yıllarda 23 Nisan Çocuk Bayramı’da bağıra bağıra söylediğimiz bir marş (şarkı) vardı. Ulus olma bilincinin bir dile gelişi olarak söyle(r)dik. Hele “Padişahtan sultandan, kurtuldu güzel vatan // Göklere uçacağız bugün 23 Nisan.”

“Her yerde şenlik düğün, bu en büyük mutlu gün // Türk ulus kamutayı, kuruldu işte bugün //Padişahtan sultandan, kurtuldu güzel vatan // Göklere uçacağız bugün 23 Nisan.”

Kamutay”, Türkiye Büyük Millet Meclisi anlamına gelir. Türk ulusunun demokratik seçimle temsil edildiği yer. Hamaset düşkünleri “Millet iradesinin yegâne tecelligâhı olan Meclisimizin” derler söylevlerinde. Sonra pis varlıklarıyla kirletirler! 2020 yılında, AKP marifetiyle ne millet iradesi ne de biricik “İlâhi kudretin, İlâhi sırrın meydana çıktığı, göründüğü yer” kaldı. Kılıfçı dükkânına dönüştü.

***

İktidara geldiklerinden bu yana, başta genel başkanları R.T. Erdoğan olmak üzere AKP sözcüleri 2023 hedeflerinden, hatta 2071 hedeflerinden söz etmekte. Önce hedef kavramını tanımlayalım. Hedef nedir? Hedef , “Nişan alınan yer ya da şey; amaç, erek” demek. Askeri anlamda “yok edilecek şey” demek.

Acaba bir 23 Nisan 2020 hedefleri var mıydı? Olmalı! 23 Nisan 2020’ye kadar 23 Nisan 1920’de açılan TBMM’yi kapatmak, bu olmaz ise işlevsizleştirmek olmalı. Şeklen olmasa bile fiilen bunu başardıklarını söylemek mümkün. Yasa yapma yetkisi hemen hemen, devlet bütçesi yapma yetkisi tamamen elinden alındı. TBMM yok, Tek Adam var artık.

***

2071 hedefleri şimdilik çok uzak, kim öle kim kala. Ama 2023’e üç adım var. Buna karşın 2023 hedeflerini açıklamış değiller. Açıklamalarına gerek yok, o hedeflerine de ulaştılar. Adını koymak kaldı.

Demokratik devletin alamet-i farikası olan üç erk (yasama, yürütme ve yargı) ayrı değil artık; birleşik de değil; tek elde toplandı. Feci bir durum: Yargı (Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay, Sayıştay) Yasama (TBMM) ve Yürütme (Hükümet) denetleyemiyor; tam tersine yürütmeden talimat alıyor. Ortak Akıl’ın tek sahibinden!

***

Şu anda Türkiye’de “nesebi belirsiz” bir rejim var. Demokrasi desen değil, diktatorya desen tam değil, monarşi henüz değil. Demokrasiden otokrasiye gitmekte, otokrasiden de monarşiye gidebilir. Devlet Bahçeli, 2017 yılında “Fiili durumu yasal duruma getirelim” diyordu. Fiili durum Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan’ın TBMM önünde yaptığı yemine uygun tarafsız bir cumhurbaşkanı olmayı reddedip AKP Genel Başkanı gibi davranması idi. Devlet Bahçeli, öteki muhalefet partileriyle birlikte Anayasa Mahkemesi’ne gitmek yerine, bu demokrasiye aykırı fiili durumu yasal hale getirmek istedi. Akıl almaz bir durum: Demokrasiyi sabote ediyor ve kendi partisi MHP’yi iktidarın istepnesi haline getiriyordu.

Böylece, Devlet Bahçeli’nin kirveliği sayesinde Türkiye’de bir anayasa değişikliği yapıldı ve parlamenter demokratik sistemden başkanlık sistemine gidilmekte. Bu, rejim değişikliğidir. İki yıldır uygulanmayan parlamenter demokratik sistemden (yani fiili durumdan) Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen dünyada benzeri olmayan, başkanlıktan, yarı başkanlıktan çok, monarşiye benzeyen tuhaf bir rejime geçildi. Şu anda dünyada böyle bir rejim yok. Kimilerince “Şahsım Rejimi” olarak tesmiye edilen bir tarz-ı idare!

***

23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi’nin kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin amaç ve hedefi “İmtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış bir kitle” toplumu yaratmaktı. Ütopik miydi bu amaç? Evet ütopikti! Ama en azından küçük bir kapitalist sınıfın sömürüye dayalı bir toplumunu yaratmayı düşünmüyordu. Amacı sosyalist ve komünist bir toplum yaratmak da değildi. Ama bu ütopya kısa bir süre sonra kamucu ve halkçı bir düzene dönüştü. Mürtecilerin 1950’den bu yana malını mülkünü, mirasını yiye yiye bitiremedikleri bir ideal, bir ütopya. Binası belki yıkıldı ama sağlam temelleri duruyor.

***

Evet, TBMM açılalı 100 yıl oldu! TBMM ve Cumhuriyet düzeni artık nadasta! Kimi namerdin gülünç bulduğu “İmtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış bir kitle” ideolojisinin yerine kendi halkını sömüren ideoloji geldi. Kendi halkını sömürmek sömürgeciliğin en sefil, en gaddar halidir. Yabancı sömürgeciye başkaldırmak Birleşmiş Milletler tarafından tanınan insani bir haktır. Ananı öpen kadı!

Yerli sömürgen ebedileşmek için halkı kışkırtır ama “İmtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış bir kitle”nin torunları rasyonel ve aydınlık akıllıdır, mandepsiye basmaz. Bu torunlardan biri, değerli dostum büyük ressam Alaettin Aksoy telefon etti, “1920’de padişahtan kurtulduk 2020’de de sultandan kurtulacağız” dedi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorumluluk 16 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları