Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Din iman, masa kasa durumu (5)
Derken merken sabah olmadı erken! Ama ülkeyi kötürüm eden, ümüğünü sıkan bu Gordion Düğümü’nü çözmek için bir “Deus ex machina” (Klasik tiyatroda yapay veya imkânsız bir karakter, alet veya olayın akışı içinde beklenmedik bir yerde aniden ortaya çıkması) gerekiyordu. Bu “Deus ex machina”, Sedat Peker oldu!
Sedat Peker’in söylediklerinin yüzde doksan dokuzu halk, yasama (TBMM), yürütme ve yargı tarafından kuşkusuz biliniyordu. Ancak halk iktidarsız, yasama anayasasız ve yasasız kaldığı (bırakıldığı) ve denetimden kurtulmuş tek adamlık rejim müstebitleştiği için irin dolu çıbana neşter vurmak ya da sahnenin önündeki perdeyi kaldırmak mümkün olmuyordu.
***
Ve oyun bozuldu! Ve “mafya lideri” olduğu söylenen biri, yurtdışında bir yerden neşteri vurup sahnenin önündeki perdeyi kaldırdı. Böylece rejimin de mafyalaştığı ortaya çıktı. Anayasanın ve yasaların uygulanmaz olduğu, gücü yetenin karşısındakini yere çaldığı, polis ve bekçinin kabadayılaştığı, yargıdan karakuşi kararların çıktığı bir rejimde, anayasanın ikinci maddesi de iğdiş edilmişti.
Halkın önemli bir kesimi kuşkusuz Sedat Peker’in söylediklerini biliyordu, olaylara tanık olmuştu. Ama onun asıl inandırıcılığı “rejim”in adamı ve belki de iş ortağı olmasından kaynaklanıyordu. Bu insan, seçim meydanlarında rejimin resmi ve icazlı temsilcisiydi. Ortalıkta Osmanlı’nın “subaşı”sı gibi davranıyor, ceza kesip baskınlar yapıyordu. Velhasıl rejimle “can ciğer kuzu sarması” idi. Rejim istediği kadar “şerikini (ortağını)” lanetlesin, kırmızı bültenlerle aratsın, ortada “Herkese lolo, bize de mi lolo?” durumu var.
***
Sedat Peker’in kasetlerine tiryakiliğim yok, izlemiyorum. “Hadise”yi Cumhuriyet ve Sözcü’den izliyorum. Hürriyet’te tek satır yok gibi. Vaziyetin durumunu TELE 1 ve Halk TV’den bir öğrenci ciddiyetiyle izliyorum. Karar: Tarzan zor durumda! Cumhuriyet’te, “kabadayılık”tan “mafyacılık”a evrilen ve “rejimin sosyetesi”ne işadamı olarak giren âlemin öyküsünü Miyase İlknur’un kaleminden okuyarak bilgilendik. Miyase İlknur kardeşimizin 10 Haziran günü birinci sayfada manşet olan “İfadesini değiştirmeyen ortağa beş kurşun” başlıklı haberi Sedat Peker’in iddiasını doğruluyor. Tarzan zor durumda!
***
“Cinayeti Gördük”ü bir kitabıma ad yapacağım. Ama fail, kanıt olarak sunulan görüntüleri, ses kayıtlarını kabul etmiyor, “O ben değilim” diyor. Parmak izini, DNA’sını bile kabul etmiyor; kendini savunmak için ezbere ayetler ve hadisler tekrarlıyor. Orhan Bursalı’nın “Saray’ın seçim stratejisi: Her şeye reddiye... Biz tertemiziz” (Cumhuriyet, 10 Haziran 2021) başlıklı harika yazısını okurken, birden, Yalın Alpay’ın Yalanın Siyaseti (*) adlı kitabını hatırladım.
***
Sedat Peker’in giriştiği eylemin öyküsünü benden iyi izlediğinizden emin olduğum için orayı geçiyorum. Yaptığı işin, “Dinsizin hakkından imansız gelir” atasözümüzü doğruladığını düşünüyorum.
AKP Genel Başkanı Erdoğan, “FETÖ’den PKK’ye organize suç örgütlerine kadar tüm yeminli millet düşmanlarının iftiralarını Meclis kürsüsüne taşımakta ısrar edenleri gördükçe üzülüyoruz. Onlarla kaybedecek vaktimiz yok, yapacak işimiz çok” demiş. O der, ama biz onun sözlerini geçmişteki söz ve eylemlerinin mihenk taşına vurarak değerlendiririz. Sedat Peker iddialarının “iftira” olup olmadığını ancak mahkeme salonunda ve TBMM’de anlayabiliriz. Biri çıkıp “Demokrasi tramvayından Despotizm Durağı’nda inen adama neden inanalım” diye sorarsa, bunun cevabı nedir?
Erdoğan, aynı gün, aynı toplantıda “Tek parti faşizmin baskılarına ve kötü mirasına rağmen Türkiye’yi demokrasiyle bu Meclis tanıştırmıştır” da demiş. Doğru mu? Değil! Doğru olmayana ne denir?
Tarihin gerçeği ne? Türkiye’ye demokrasiyi, seçim yasasını muhalefetteki Demokrat Parti ile birlikte yapan; 14 Mayıs 1950 seçiminden sonra iktidarı Demokrat Parti’ye kazasız belasız teslim eden Cumhuriyet Halk Partisi getirmiştir. Bu doğru ve gerçeği bilenler, AKP’li Erdoğan’a neden inansın?
***
İlgili yasada kimlerin “tanık” olamayacağı yazar. TÜRK MEDENİ KANUNU - MADDE 536 – “Fiil ehliyeti bulunmayanlar, bir ceza mahkemesi kararıyla kamu hizmetinden yasaklılar (...), tanık olamazlar” diyor.
Sedat Peker için böyle bir durum var mıdır? Yoksa, yargı onun “mafya reisi” olduğuna bakmaz.
Sedat Peker, masa ve kasa uğruna din ve imanın ırzına geçilmesi davasının hem sanığı hem tanığıdır.
-------------------------------------
(*) Destek Yayınları
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- Yıkılması gerekiyor!
- Ünlü markanın adı bir kez daha listede!
- Ali Koç'tan çok sert Kayserispor açıklaması!