Özdemir İnce

Devlet ve hükümet

01 Aralık 2020 Salı

Hatırlıyorum, 1999 depremiydi; İzmit, Adapazarı, Gölcük ve dolayları yerle bir olmuştu. Gene hatırladığım kadarıyla televizyonlar böyle bir olay mahallinden ilk kez canlı yayın yapıyorlardı. Televizyoncular, gazeteciler, “Halk, devlet nerede diye haykırıp dövünüyor, gerçekten buralarda devlet yok, devlet yok!” teranesiyle görev yaptıklarını sanıyorlardı.

Bir felaketzede bulup mikrofon başında bağırtıyorlardı: “Devlet nerede?

Böylece, halk da gerçekten devletin nerede olduğunu merak edip soruyordu.

Oysa doğru soru, hükümet nerede, olmalıydı; başbakan nerede, bakanlar nerede, vali nerede, kaymakam nerede, belediye (başkanı) nerede?

***

Geçenlerde sel basan bir yerleşim yerinde zarar görenler, “devlet bize yardım etsin” diyorlardı. Ama bilmiyorlardı ki devlet bir canlı insan değildi, devletin devlet işlevini yerine getirmesi için bir hükümet ve ona bağlı bir idare vardır. Olmayan, hükümet idi!

Halkın ağzı, yazarların kalemi “devlet ana”, “devlet baba” demeye alışmıştı. Bu alışkanlığa gelenek denir. Osmanlı hanedanı döneminde devletin analık ya da babalık yaptığı da bir tevatür olmalı. Ne babalık ne de analık etmiştir. Devlet vardır, devlet bizzat padişahtır, hükümet de padişahın kendisidir. Padişah ve onun devlet ve vezirleri halka sadece zulmetmiştir.

Uzun yıllardır, demokrasilerde, seçimle gelip giden yönetimlerde, devlet ile hükümet ayrı ayrı adlandırılmaktadır.

***

Prof.Dr. Erdoğan Teziç’e göre: “Devlet, insanların meydana getirdiği bir örgütlenme biçimi olup, hukuki bir varlık, hukuki bir kişiliktir. Hukuk tekniği ile ifade edecek olursak, bu bir ‘manevi şahsiyet’, bugünkü söyleyişiyle ‘tüzelkişilik’ olup, onu oluşturan bireylerden ayrı bir varlığı olduğu gibi, yönetenlerin kişiliklerinden de ayrıdır. Yönetenler, yetkilerini devletten alırlar ve onun adına kullanırlar.” (Anayasa Hukuku, Beta Yayınları, 12.Bası. S.120)

***

Benzetme yapacak olursak, devlet bir taşıta benzer; otomobil, kamyon, tank, uçak, gemi, tren ve tramvay gibidir. Taşıtlık görevini yapabilmesi için bir sürücüye ihtiyacı vardır. O sürücüye de hükümet denir. Devlet ile hükümet ilişkisinde devlet daha çok gemiye, uçağa benzer. Geminin bir kaptanı (başbakanı) vardır, uçağın da kaptan pilotu. Mürettebata bakan, bakanlar kurulu demek daha doğru olur. Ve bakanlıklarda örgütlenen idare…

Kaptan kontağı açmadan, araç yerinde durur. Araç nereye gideceğini bilmez, kaptan denen sürücü bilir.

***

Demokrasilerle yönetilen ülkelerde, demokrasi bilincine sahip vatandaşlar, “Hükümet nerede” diye sorarlar. Çünkü hükümet ve onun başkanı bellidir. “Al ananı da git!” diye çıkışanlar dışında, zelzeleye, selin yarattığı hasarlarda vatandaşların yardımına hükümetin başbakanı, bakanları koşarlar. (Ama birkaç binlik koruma ordusuyla değil!) Devletin organlarını (bakanlıkların teşkilatlarını) onlar harekete geçirirler.

Bir kamyon kaza yaptığında, kamyon ceza almaz, sürücü ceza alır.

***

Uzun sözün kısası vatandaşların muhatabı devlet değil, onu yöneten (sürücü) hükümettir. Devlet ile hükümet arasındaki ilişkiyi bilmeyen bir insanın vatandaş olduğunu söylemek çok zor. Bunlar demokrasiden habersiz yığışımlardır. Örneğin, AKP’nin dağıttığı paraların ve malların sahibinin devlet olduğunu bilmezler, bilmedikleri için AKP’ye dua edip oylarını ona verirler. Hatta muhalefet olmasa AKP hükümetinin çok daha fazla vereceğine inanırlar ve bu yüzden muhalefetten nefret ederler. Bu nedenle, seçmenin önce, devlet ile hükümeti birbirinden ayıracak olgunluğa erişmiş vatandaşlar olması gerekir. AKP’ye oy verenlerin büyük bir çoğunluğu bu olgunluktan yoksun avantacı tufeyli uyruklardır.

***

Binek hayvanı ile binek aracını birbirine karıştırmamak lazım. Binek aracı sürücüsü kontağı kapattığı zaman durur ama binek hayvanını binici bir yere bağlasa bile kurtulup çevredeki bağa ve bostana zarar verebilir. Devletin dine gereksinimi yoktur ama demokrasi (yakıt, benzin, mazot) olmadan çağdaş devlet olamaz.

Devlet, cansız bir makinedir. İnsan olmadan hiçbir şey yapamaz ve insanın iyi bir insan, adam gibi insan olması gerekir. Eline, beline, diline mukayyet bir insan. Şoför mahallinden inerken bindiğinden daha zengin olmayan, belki, daha yoksul olan bir insan!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları