Özdemir İnce

24 Haziran 1919

25 Haziran 2021 Cuma

Hükümet olmayı, hükümet etmeyi “yağma Hasan’ın böreği”nin (kimsenin sahip çıkmadığı, korumadığı, herkesin sömürdüğü, yararlandığı kaynak) başına oturmak sanan AKP aşireti 1919 yılının haziran ayında yaşasaydı ne yapardı?

Boş ya da zevzekçe bir soru değil, tam tersine, sıkı bir siyaset, tarih, askeri strateji, sosyal ve psikolojik davranış sınavı sorusu. Örneğin doktora giriş sınavında sorulabilir? Ya da “Gelecekte Türkiye ikinci bir Sevr’e maruz kalsa günümüz AKP aşireti ne yapardı” sorusu da sorulabilir.

Tarih bilen ve AKP aşiretinin zihinsel yapısını tanıyan biri, her iki durumda da kesinlikle şu yanıtı verirdi: “Vahdettin’in yanında yer alır ve Kemalist Kurtuluş Savaşı’na karşı olurdu!!!

Dil töremizde duruma uygun atasözleri de var:

“Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al.” (*)

“Adam olacak çocuk mokundan belli olur!”

***

Şu günler, yaşdaş yoldaşım Alev Coşkun’un iki ciltlik Samsun’dan Sonra En Zor 19 Ay (**) adlı “Kurtuluş ve Kuruluş Seyir Defteri”nin ilk kitabını okumaktayım. Kitabın 81. sayfasındaki “Padişaha İkinci Telgraf” bölümünü okurken yukarıda sorduğum iki soru aklıma geldi: “...AKP aşireti ne yapardı?”

Reis’inden seyisine kadar sabah-akşam Mustafa Kemal ve Atatürk’e hakaret ve küfreden AKP aşiretiyle ilgili olarak bu iki soruyu sormak hakkımızdır!

***

Bildiğiniz gibi: 21-22 Haziran 1919 gecesi, Amasya’da, Atatürk ve arkadaşları bir bildiri (genelge) imzalayıp dünyaya ilan eder:

1. Vatanın bütünlüğü milletin bağımsızlığı tehlikededir.

2. İstanbul hükümeti aldığı sorumluluğun gereğini yerine getirememektedir. Bu durum milletimizi yok olmuş gösteriyor.

3. Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.

4. Milletin içinde bulunduğu durum ve şartların gereğini yerine getirmek ve haklarını gür sesle cihana duyurmak için her türlü baskı ve kontrolden uzak milli bir heyetin varlığı zaruridir.

5. Anadolu’nun her bakımdan en güvenilir yeri olan Sivas’ta hemen milli bir kongre toplanması kararlaştırılmıştır.

6. Bunun için bütün illerin her sancağından milletin güvenini kazanmış üç temsilcinin mümkün olan en kısa zamanda yetişmek üzere yola çıkılması gerekmektedir.

AKP, böyle bir bildiriyi (genelgeyi) asla imzalamazdı.

***

Bu bildiriden sonra padişahlık büyük bir telaşa kapıldı. Öte yandan işgalci İngiliz komutanlığı Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’a geri çağrılması için bastırıyordu. Kuşkusuz Mustafa Kemal Paşa da İstanbul’a dönerse tutuklanıp Malta’ya gönderileceğini çok iyi biliyordu.

Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’a geri dönmeyeceği anlaşılınca, İçişleri Bakanlığı ve Posta Telgraf Genel Müdürlüğü bütün posta ve telgraf müdürlüklerine telgraf emri göndererek Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak cemiyetleri tarafından gönderilecek telgrafları yasakladı.

Mustafa Kemal, son derece önemli olan bu konuyu da padişaha bildirmek istedi ve 24 Haziran 1919’da padişaha ikinci telgrafı gönderdi.

Bu telgrafta, İçişleri Bakanı ile Posta Telgraf Genel Müdürü’nün Anadolu’da “Müdafaa-i Hukuk” telgraflarını yasakladıklarını, ulusun sesini boğmaya yöneldiklerini belirtti.

Mustafa Kemal, padişaha gönderdiği telgrafında açıkça şöyle haykırıyordu:

“Bugünkü parçalanma tehlikesi karşısında bağımsızlığını, başta en kutsal olan padişahlığınız olmak üzere kutsal varlıklarını kurtarma ve korumaya candan karar vermiş olan soylu milletin, düşüncesinin kırılmasına girişmek, tarihin ve milli arzunun hiçbir zaman bağışlamayacağı olaylardandır. Böyle bir düşünce hiçbir yerde uygulama olanağı bulamaz.”

***

Mustafa Kemal Paşa, padişaha birinci telgrafını Samsun’a ayak bastıktan tam 24 gün sonra 12 Haziran 1919 tarihinde çekmişti. Bu telgrafında, İngiliz yardakçılığı yapan kimi hükümet üyelerini kendisini kandırmaya yeltenerek İstanbul’a çağırdıklarını ama İstanbul’a  kendi ayağıyla gelip esir olmayacağını belirtiyordu. (***) 

Bu iki telgraf da yalvarma ve yakarma ifade etmiyordu. Padişahı nezaket kuralları içinde görevini yapmaya davet ediyordu. Ama olmadı, daha sonraki günlerde padişah, Mustafa Kemal’in rütbe ve unvanlarını kaldıran kararı onayladı.

Kurtuluş, kuruluş ve devrim tarihi içinde 24 Haziran bu nedenle önemlidir.

Devlet ve ülkesi “yağma Hasan’ın böreği” değildir. Üzerine çökül(e)mez! Bunu bilmeyen öğrenecek!

 (*) Gerekli açıklama: Eril söyleme dahil değildir!

(**) Cumhuriyet Kitapları, 2021

(***) 19 Ay. S.81-82



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları