Orhan Erinç
Orhan Erinç oerinc@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kravata Güzelleme...

12 Kasım 2015 Perşembe

Onca çapaçulluk sürerken, yargı kararları nedeniyle kravat neredeyse gündemin baş köşesine kuruluverdi.
Oysa kimi gardırop özgürlükçüleri ve dinci yönü ağır basanlar tarafından öylesine küçük görülmüş ve tu kaka ilan edilmişti ki...

***

Kadına şiddet konusunda, elimize su dökecek ülke kalmamış gibi... Hemen her gün en az bir haberle karşılaşıyoruz.
Laf atma, elle sarkıntılık, bakışlarla rahatsız etme, tekmeleme süreçlerini çoktan aştık; kezzap atma, bıçaklama ve tabanca ya da pompalı tüfekle öldürme süreci yaygınlaşmaya başladı.
Sayılara takılmayalım derim. Çünkü bir olay bile insanlıktan sıyrılmanın, hayvanlaşmanın ulaştığı noktayı göstermeye yetip de artıyor.

***

İşte kravatın saygınlık sembolü haline dönüşmesi de buradan başlıyor.
Ceza hukukumuzda, verilmesi gereken cezadan indirim yapılması için belirlenmiş koşullar yer alıyor. Bunların başında da sanığın duruşmadaki durumu ile giyim kuşamı geliyor.
Her türlü kötülüğü gözünü kırpmadan yapmış, cinayet işlemiş, insanlıktan çıkmış biri bile olsanız, yargıç karşısında eski deyişle el pençe divan durmanız ve kravat takmış olmanız, almanız gereken cezadan sıyırmanız için yeterli bir gerekçe oluşturuyor.
Uygulamanın kadın-erkek eşitliğine ters düşen bir tarafı da var. Kadınlar kravat takmadıkları için böyle bir olanaktan yararlanamıyor!
Ayrıca hukukta “duruşmanın ululuğu” diye bir tanım ya da kavram var. Bu da kim olursa olsun duruşma salonuna giren kişilerin giyimlerinin ve hareketlerinin saygılı olduğunu yansıtan bir düzeyde olmasını gerektiriyor.
Hadi kuşkudan sanık yararlanır diye bir yaklaşım var. Olasıdır ki “saygıdan sanık yararlanır” kavramı da bizim hukuka hediye ettiğimiz bir başarıdır.

***

Bizim kuşak boyun bağı diye öğrenmişti. Türkçe sözcüklerin çok bilmişliğimizi yansıtmaktan uzak olduğu kuşkusuyla pek çok sözcükte olduğu gibi o da Fransızcasıyla anılır oldu.
Saygınlığı şimdi sadece mahkeme salonlarında akla gelen kravat eskiden hem de kelebeği (papyon) ile saygınlık sembolüydü.
Törenleri bir yana bırakın, İstanbul Devlet Opera ve Balesi ile İstanbul Şehir Tiyatroları’nın sahnelediği eserlerin ilk uygulanışına (gala) bile erkekler kelebek kravat ve smokin, kadınlar ise tuvaletlerini giyip giderlerdi.
Sonunda boyun bağına “medeniyet yuları” yakıştırması yapanlar üstün çıktı ve kravatın saygınlığı mahkeme salonlarına sıkışıverdi.
Kravatın saygınlığını yeniden yaygınlaştırmak gerektiğini düşünüyorum ama “kim yapacak” sorusuna yanıt bulamıyorum...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları