Orhan Erinç
Orhan Erinç oerinc@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Atatürk, Hukuk ve Yargı...

04 Nisan 2015 Cumartesi

Atatürk’ün başlattığı Anadolu Aydınlanması’nın köşe taşlarından biri olan Medeni Yasa, 89 yıl önce, 4 Ekim 1926’da yürürlüğe girmek üzere bugün Resmi Gazete’de yayımlanmıştı.
Sadece Hanefi mezhebinin dinsel hukuk kurallarını göz önüne aldığı için dönemin din bilginleri tarafından da eleştirilen Mecelle de böylece yürürlükten kalkıyor, laiklik ilkesi dolaylı yönden uygulamaya sokuluyordu.

***

Günümüzde, iktidarın yaklaşımıyla en çok tartışılan konuya dönüşen hukuk ve yargıyı Atatürk, eğitim ve ekonomi gibi daha Kurtuluş Savaşı bitmeden, Lozan imzalanmadan, Cumhuriyet ilan edilmeden ve hilafet kaldırılmadan gündeme getirmişti.
Atatürk’ün 1 Mart 1922’de Meclis’in yeni çalışma yılını açarken söylediklerini anımsatmanın tam zamanıdır.

***

“Efendiler hükümet memlekette kanunu hâkim kılmak ve adaleti iyi dağıtmakla mükelleftir. Bu itibarla adliye işi pek mühimdir. Dolayısıyla, adliye siyasetimizi de izah etmeyi faydalı buluyorum. Adliye siyasetimizde takip edilecek gaye, evvela halkı yormaksızın süratle, isabetle, emniyetle adaleti dağıtmaktır. İkincisi, toplumumuzun bütün dünya ile teması tabii ve zaruridir; bunun için adalet seviyemizi bütün medeni toplumsal hayatın adalet seviyesi derecesinde bulundurmak mecburiyetindeyiz. Bu hususları tatmin için mevcut kanun ve usullerimizi bu bakış noktalarından ıslah, ihya (yaşatmak) ve tecdit (yenilemek) etmekteyiz ve edeceğiz...
Efendiler, asri ilerlemeler, milletin medeni ihtiyaçlarını genişletir, çoğaltır, çeşitlendirir ve bu medeni ihtiyaçlar ile orantılı medeni hakların vücudunu lüzumlu kılar. Her devletin, mensup olduğu toplumun medenileşme derecesiyle orantılı, hukuki mevzuatı vardır. Dünyada mevcut bütün medeni devletlerin medeni kanunları hemen yekdiğerinin pek yakınıdır. Bizim milletimiz ve hükümetimiz adalet fikri ve adalet zihniyeti noktasında hiçbir medeni kavimden aşağı değildir. Belki tarih bu noktada yüksek olduğumuza şahadet (şahitlik) eder. Dolayısıyla bizim dahi hukuki mevzuatımızın bütün medeni devletlerin kanuni düzenlemelerinden eksik olması uygun değildir. Mücahedelerimizin (çabalarımızın) yönelmiş olduğu tam bağımsızlık kavramında adli bağımsızlığımızın da saklı bulunduğu tabiidir. Dolayısıyla her bağımsız devletin ayrılmaz bir hakkı olan adalet dağıtma vazifesine kimseyi karıştıramayız.
Efendiler, bizim bugün mevcut olan medeni kanunumuz Mecelle’dir. Bu medeni kanun yarım asır evvel merhum Cevdet Paşa’nın riyaseti altında ilmi bir heyet marifetiyle tertip olunmuştur. İşte o Mecelle’nin Kavaid-i külliyesindeki (genel kuralları) ‘Ezmanın tegayyürü (zamanın değişimi) ile ahkâmın tegayyürü (kuralların değişimi) inkâr olunamaz.’ Fıkıf kaidesi adliye siyasetimizde esas dayanağımızdır. Bu esas dahilinde hareket eden Adliye Vekaletimiz Mecelle’nin ihtiva veya tatmin eylemediği asır ve insan ihtiyaçlarını, uygun hükümlerde genişletmek ve sağlamlaştırmak lüzumunu takdir eylemiştir.” (Kaynak: Hukuk Devrimi, Mustafa Kemal Derneği Yayını, 2014, İstanbul)

***

Sabah sabah, daha afyonumuz patlamadan Kayahan’ın, gazeteye gelince sevgili Ali Gümüş’ün, ikindide de Kâmil Şükûn’un ölüm haberleriyle sarsıldık.
Işıklar içinde yatsınlar.  

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları