Öner Yağcı

Özne olurken: Kırılmak ve şans

12 Aralık 2020 Cumartesi

İnsanlaşırken, yaşamın öznesi olmaya çalışırken bir sevdaya tutulmuştuk 1960’lı yılların şanslı çocukları, gençleri. Dünyanın kültürüyle buluşuyor, coğrafyamızın, tarihimizin dehlizlerinde kulaç atarak coşuyorduk. 

Lumumba, Ho Amca, Che gibi destan kahramanları doğarken dünyayı ve ülkeyi yönetenler, bizim özlediğimiz geleceği düşlemiyordu. Tarih boyunca insanlığın tepesine çullanan imparatorlukların temsilcisi ABD emperyalizmi, Afrika’dan, Latin Amerika’dan, Güneydoğu Asya’dan yediği tokatlara bir yenisini daha eklemek istemiyordu. Böyle bir gençliğin kendi geleceğine sahip olmasından elbette korkacaktı. Dedik ki:

Korkuyorlar korkacaklar korksunlar!

Emperyalizmin oyunu bitmez

Bunlar Moskof ajanıdır, vatan hainidir, din iman bilmezler, ana bacı demezler, şapka asarlar...” gibi amansızlaştırılan ideolojik saldırıya yanıtımız hazırdı: 

Atatürk geliyor! Tam bağımsız Türkiye! Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ...

Soğuk Savaş, Yeşil Kuşak, Barış Gönüllüleri, Marshall Planı, NATO, üsler, yardımlar, işbirlikçiler yetmemiş olmalı ki yeni projeler, planlar gündeme geldi. Almanya’da Hitler’in SS’leriyle gerçekleştirmiş olduğu bir plan sokuldu devreye. Hep işbirliği yaptıkları ırkçı ve dinci bağnazlık harekete geçirildi. Kurslarda, kamplarda yetiştirilen saldırgan milisler can evimizden vurdu bizi. Marşlar söyledik: 

...Bağımsızlık uğruna/ Al kanlara bulandık...

12 Mart

Yetmedi: Ardı ardına, kırılmalar getiren darbelerle tanıştık.

Bilinen böl ve yönet! planını 12 Mart darbesiyle hayata geçirdiler. Bölündük, siyasal iktidarı hayal bile edemeyen küçük gruplarımızda sürdürdük savaşımımızı. 

12 Mart’ın hasarlarını onarmaya çalıştık. Deniz gibi bir destan kahramanı eklenmişti yaşamımıza. Öncenin mirasını devralmayı, sesimizi daha büyük çığlıklara dönüştürmeyi başarmıştık, üstesinden gelebilirdik saldırıların. Ama darmadağınık olmuştuk, bölünmüştük, zayıflamıştık ve ortalık toz dumandı. 

Özne olma kavgasında kırıldık. Tevfik Fikret yetişti umutlarımızı çoğaltmaya:

Kıran da olsa kırıl/ fakat bükülme sakın!

Bükülmedik, çünkü biriktirdik

Bölündük, kırıldık ama müthiş bir birikimimiz vardı artık. Düşündüklerimizin, düşlediklerimizin, yaşadıklarımızın ülkemizle, dünya ile buluşması armağan olmuştu bize. Yurdumuzdaki aydınlanma arayışının tarihteki bir dilimiydi bu. Şanslı bir kuşaktık, serpilen tohumların çiçek açtığı, ürüne döndüğü, aydınlanma birikiminin doruğunun çocuklarıydık. 

Anadolu’daki insanlaşma arayışı, XIX. yüzyıldaki öncüleri Jön Türklerden 1908 Devrimi’ne, ardından Mustafa Kemal Atatürk’le, Kuvayi Milliye ve Ulusal Kurtuluş Savaşı ile Cumhuriyete evrilmişti. Devrimler özgürleşme, aydınlanma, insanlaşma savaşımının direnen insanını çoğaltmıştı:

Hasan-Âli, Tonguç, Nâzım, Sabahattin Ali, Şevket Süreyya, Aybar, Berkes, Boratav, Boran, Günyol, Ceyhun Atuf, Avcıoğlu, Bahri Savcı, Muammer Aksoy, Mümtaz Soysal, Aziz Nesin, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, İlhan Selçuk, Fakir, Mumcu, Akbal, Erdost... 

Daha birçok aydınıyla devrimleri savunan kuşakları yetiştirmişti Cumhuriyet. Onların çocukları olan 68 kuşağının bu görkemli birikimin aktarıldığı bir kuşak olması şans değil de neydi?

***

Özne olma savaşımında, kırılmamız, umudumuz, şansımız devam ediyor: Sağlık emekçilerimizin insan için verdikleri canlarda, attığı çığlıklarda, hukuk, adalet, emek, eşitlik özgürlük arayışında, Cumhuriyet gazetemizle dayanışma ilanlarında...    



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Anadolu'nun seçimi 30 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları