Öner Yağcı

Özgürlük deyince...

11 Nisan 2020 Cumartesi

Tarih boyunca, özgürlük arayışlarıyla, özgürlük düşmanlarının bu arayışa karşı açtıkları savaşlarla iç içe yaşadı insanlık. Özgürlük arayışı yok edilemedi. Vız geldi insanlığa imparatorluklar, barbarlıklar, ırkçı ve dinci bağnazlıklar, cadı kazanları.

Can alan vicdansızlık, insana, insanlığa, insanın ve insanlığın özgürlük arayışına saldırmaya devam ediyor. Doymak bilmeyen egemenlik tutkusu, teknolojinin verdiği sonsuz olanaklarla dünyayı yaşam alanı olmaktan çıkarıyor.

Bilim, bilimle birlikte eğitim, sağlık, hukuk, din, sanat, siyasetin ve paranın hizmetine girince elbette özgürlük tehlikeye girer. Ama özgürlük, tarihinden aldığı güçle kendisini savunmasını bilir. İnsanlığın birikimiyle, insanla, büyük insanlarla savunur kendisini.

Özgürlük deyince ne mi gelmeli akla?

Gılgameş’ten bugüne

Özgürlük deyince aklıma Gılgameş geliyor, Mezopotomya’nın ölümsüzlük bilgesi, ilk gerçek kahraman, ilk büyük insan.

Zincire vurulmuş Prometheus, ateş hırsızlarının öncüsü.

Spartaküs; Roma İmparatorluğu’nu titreten köle.

Da Vinci, Shakespeare, Cervantes, Hayyam, Dante, Goethe, Montaigne; ölümsüzlük arayışının bilgeleri.

Bilimin, felsefenin, sanatın Arşimet, Kopernic, Galilei, İbni Sina, Newton, Darwin, Platon, Kant, Hegel, Marks, Curie, Einstein, Beethoven, Tolstoy, Picasso, Brecht gibi büyük adları.

Paris komüncüleri, Fransız, Meksika, Sovyet, Türk, Küba Devrimcileri, Kesik damar’lı Latin Amerika’nın Jose Marti, Bolivar gibi kızıl bayrakları, Lumumba’dan Mandela’ya Afrika.

Ezop, Nasreddin Hoca, Bektaşi; insana yakışan gülüşler. Şeyh Bedrettin, Hacı Bektaş Veli, Pir Sultan Abdal, Köroğlu, Dadaloğlu; arayışın görkemli destanının Anadolulu bayrakları. Namık Kemal, Tevfik Fikret, Nâzım Hikmet, Sabahattin Ali, Aziz Nesin...Nazlı seher sabah uykuları” hep parçalanan ve hep direnen Anadolu...

Savaşlara karşı çığlıklar, İkinci Dünya Savaşı’nda faşizme direnen dünya halkları.

Dünyanın ve ülkemizin 68 kuşağı.

Küresel barbarlığa, tüketim toplumuna boyun eğmeyenler...

Edebiyat ve özgürlük

Özgürlük, insanlıkla birlikte başlayan, filozofların dilinden düşmeyen bir kavram, insana yakışan bir erdem. Çünkü insan özgürlükle kendi kimliğine kavuşur, yeteneklerini gerçekleştirir. Özgürlükle sağlanır insanların birbirini tamamlaması, insanlığa dönüşmesi.

Edebiyat ve özgürlük birbirini tamamlar. Çünkü edebiyat da insandan yola çıkıp insanlığa ulaşmanın güçlü bir aracı. Özgürlüğün tarihi ile edebiyatın tarihi neredeyse birbirinin aynısı; insanın uzun uğraşılarıyla gerçekleşir ikisi de. Özgürlüğün olmadığı yerde edebiyat da yoktur, özgürlüğün daraltıldığı zamanlarda edebiyat da daralır. İnsanın kendi özgürlüğüyle yaşamla ilişkisinin bulunduğu nokta, edebiyatla ilişkisiyle olan noktadan pek de farklı değildir. Yaşamın yani özgürlüğe doğru atılan adımların toplumsallaşmasıyla edebiyatın toplumsallaşması ve özgürleşmesi hep çakışmıştır.

Özgürlük sorumluluk altına girmektir, bu yüzden birçok insan ondan korkar” diyor Bernard Shaw. “Edebiyat özgürlüktür” diyor Susan Sontag

Özgürlük tükenmez

Özgürlük savaşımı hiç bitmemiş, bitmeyecek; insan da tükenmez çünkü, edebiyat da.

“Kişi seçtiği yaşama bağlanır” diyen Sartre Jean-Paul Sartre’ın “Özgürlük Yolları” üçlemesini (Akıl Çağı, Yaşanmayan Zaman, Yıkılış, Çev. Gülseren Devrim, Can Y.), “Vicdanım, özgürlüğümün bilincidir” diyen Orhan Hançerlioğlu’nun Düşünce Tarihi (Remzi K.), Afşar Timuçin’in Düşünce Tarihi (Boyut Y.) bir de GluckmannBachanan-Meddeb’in Özgürlüğün En Güzel Tarihi’ni (İş Bankası Y., Çev. Yonca Aşçı Dalar) okumanın tam zamanı



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eğitim ve kitap 20 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları