Öner Yağcı

İnsan olmak

25 Temmuz 2020 Cumartesi

İnsanı tanımak, tanımlamak büyük toplumsal, düşünsel gelişmelerden sonra olanaklı oldu. Mitoloji, din, felsefe, sanat, politika yüzyıllar boyunca insanın özünü kavramaya uğraştı.

Diyalektik ve tarihsel materyalizm, soyut bireyden, bir toplum biçimi içinde anlaşılabilecek insana ilk ulaşanlardandı. Yaşayan, seven, nefret eden, savaşan, üreten, ölen insanı özneleştirdi. Marks’a göre doğal, toplumsal, tarihsel, evrimsel bir varlık olan insan, içinde yaşadığı toplumsal koşullarla birlikte ele alınmalı, anlaşılmalıydı. İnsanın özü, toplumsal ilişkilerinin toplamıydı.

İnsanı anlamak

İnsan Nasıl İnsan Oldu? (M. İlin-E. Segal), insanı anlamada ufuk açıyor.

İlk yaprakları okyanusların, kıtaların dibi olan bir kitap gibi her sayfası ayaklarının altında duran yeryuvarlağının en son sayfasındaki “uçsuz bucaksız uzayın güneşten kopan küçük bir gezegeninde canlılaşan bir maddenin kendi bilincine vararak ortaya çıkmasıyla doğan” insanın oluşumundan, düşünmeye alışmasından, ateş yakmayı, demir eritmeyi öğrenmesinden başlayarak dünyayı nasıl kavrayıp değiştirdiğini anlatıyor.

Akıl yürütme gücünden birikime

İnsanın kendini var etmesi akıl yürüterek bir şeyleri seçmesiyle olur, bu seçme insanı özgür kılar. İnsanın öğrenme, biriktirme araçları olan yeni iş aletleri üretme yeteneği vardır. İş aletleri, nesneleri araştırmaya olanak verir ve öğrenme gücünü yükseltir. İnsan, akıl yürütme gücüyle olayları algılar, yorumlar, adımlarını buna göre atar.

İnsan, yaşamı, dünyayı, kendi varlığını anlamasını sağlayan zihinsel süreçlerin toplamı olan bilinci ile diğer canlılardan farklıdır. Önceki kuşaklarca yaratılmış nesneler dünyasında yaşamına başlayan insanın, toplumsal üretici bir etkinlik içinde bu nesneleri kullanırken kazandığı bilinç, dil, düşünce ve birikimle kopmaz biçimde bağlıdır.

İş aletleri üretme yeteneği, akıl yürütme gücü, bilinci, dili, düşüncesi, birikimi ile insan, tarihin, maddi-manevi kültürün öznesidir.

İnsanın özü

İnsanın özü; çalışmasıyla, kendini geliştirmesiyle, bilinçli etkinliğiyle ortaya çıkar ve insanı tarihin hem önkoşulu, nedeni hem de ürünü, sonucu kılar. İnsanların kendilerine özgü karakter, irade, yetenek ve duygularla donanmış kişilikler olarak ortaya çıkmasını belirleyen koşullar vardır. Tüm bireylerin özgürce ve çok yönlü olarak gelişmesi sayesinde insan olunur.

George Thomson İnsanın Özü’nde, bilimle sanatın toplumdaki tarihsel işlevini, dünyayı değiştirme çabasında nasıl birleştiğini anlatıyor. İnsanı insan yapan düşünmesi, düşündüğü doğrultuda yaşama çabası, doğayla kaynaşmasıdır. Aletler yapması, bunları kullanıp geliştirmesidir. Emeğini özgürleştirme, yaşamın güzelliklerini keşfetme, kişiliğini geliştirerek birey olarak toplumsallaşma çabasını kendisinden sonra gelen kuşaklara aktarmasıdır.

İnsanın arayışı sürüyor

İnsanı insan kılmak için düşünüşlerle, eylemlerle dolu olan tarihte, 20. yüzyıl başlarındaki Atatürk’ün yurttaş kılmak, Lenin’in yeni tipte insan yaratmak arayışı, insanlığın önemli gerçeklikleridir.

Bugünün insanı; eleştirel aklın sahibi, insancıl, etkin, güzelliği değerlendirebilen, doğaya, yaşama, emeğe saygılı olan, toplumsal erdemleri kendinde toplayandır.

İnsan bilimde, teknolojide, sanatta, yaşamın her alanında görkemli adımlar atıyor, donanımıyla öne çıkıyor.Aynı insan insana, canlı cansız her şeye savaş açmayı sürdürse de, ötekileştirmeyi, ayrıştırmayı, emperyalizmin politikası böl ve yönet’i yaşam biçimi kılsa da, hep düşman arasa da, sürekli yeni düşmanlar yaratsa da kendine...

Umut hâlâ, hâlâ, hâlâ insanda!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Anadolu'nun seçimi 30 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları