Adalet Diye Bir Şey...

14 Şubat 2013 Perşembe

İçerde kaç kişi olduğunu biliyor musunuz?
Bin, iki bin, beş bin, daha da mı çok...
Kim tutmuş bunca insanı içeri atmış?
Devlet gücüyle diyeceksiniz. Polis, jandarma, asker kimin emrindeyse?
Niye içeri atılmışlar?
Bunun yanıtını vermek biraz zor. Binlerce yurttaşımız hangi şüphe suçunu işlemişler?
Hangi suçu değil, şüphe suçu diye bir şey varsa.
Şüphe belirsiz bir duygulanma sonucudur.
Ama nice canlar yakar, nice duvarları devirir. Hiç yoktan durup dururken karşınıza çıkarlar, ver şu hesabı derler. Hesap nedir bilemezsiniz. Belki bir kabahat işlemişsiniz ama farkında bile olmadan.
Şüphelerle insanlar ağır cezalara çarptırılmakta. Koskoca generaller, amiraller şüphe kurbanı olarak cezaevlerinde. Demokratik bir Cumhuriyet olan ülkemizde şüpheli sayısı suçlu sayısından fazla.
Bir mektup gelir, birisi öte yanda bir şeyler söyler. Haydi yakala, hemen deliğe tık. Daha o insan başına ne geldiğini anlamadan,
“ben ne yaptım ki” diyemeden kapalı hücrelerde yılların geçmesini bekler. Bu da her gün yaşadığımız bir gerçek.
Kolaylıkla yirmi yıl hapse mahkûm edilenlerin sayısı da az değil; hele bu
kişilerin toplum açısından gerçeklerini düşünürsek... Kimi general, kimi amiral, albay, yarbay, sivil değerlilerimiz...
Yazmak, söylemek, hatta bağırmak bir işe yaramıyor. Suçlanmanı daha da artırıyor.
Benim yakından tanıdığım insanlar dört beş yıldır hiçbir mahkemeden ceza almadan hapislerde... Gazeteciler, yazarlar, Prof’lar, öte yandan da yüzlerce, belki daha daha çok öğrenci gençler...
“Adalet mülkün temelidir” diyorlar. Adaleti temsil eden kadının elindeki terazi hep suçlardan oluşuyor. İnanmalı mı adaletin varlığına?
Yoksa adalet diye bir gerçek olduğunu büsbütün unutmalı mı? Belki o zaman daha rahat edecektir insanoğlu. Dünyada adalet diye bir şey yok. Olsa içerde yatan binlerce suçsuz bir anda her türlü kuşkulardan yakayı sıyırırdı?
Yok, bu dünyada böyle bir duygu yok.
Bir kez buna inanırsanız, gerisi hemen gelir. Oh! Gerçek düzen bu, gerçek yaşam bu, gerçek özgürlük denen şey de işte bu kadar...
Deyip geçsen, kim ne diyebilir?

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yağmurda Bir Gün 20 Mart 2014

Günün Köşe Yazıları