Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Komşu HakkındaYanlış Ezberler...
Komşu Yunanistan, bütün Avrupa’nın, belki dünyanın dengesini etkileyecek aktör durumuna geldi. İkinci seçimin yapılacağı 17 Haziran’a kadar ve sonrasında gözler Atina’da, sol blok Syriza’da ve lideri Alexis Çipras’ta olacak. İlk seçimde ortaya çıkan ve yenilenecek seçimlerde muhtemelen perçinlenecek sonuç, şimdiye kadar geçerli neoliberal politikalara doğrudan bir karşı çıkışı, paradigmaya itirazı ifade ediyor. Bu, benzer durumda olan ve Yunanistan’dan birkaç kat büyük İtalya ve İspanya halkının, öteki Avrupalıların da merakla izlediği bir serüven.
\nYunanistan’la ilgili, iç ve dış ana akım medyanın uydurduğu ve sorgulanmadan kabul edilen, belli önyargılar ve yanlış ezberler var. Düzeltilmesi gerek. Örneğin, Yunanlıların çalışmadan yiyen siestacı lapacılar olduğu savı çok yersiz. Yunanistan’daki nüfus, Türkiye’dekiden daha çok işgücüne katılıyor. Yunanistan İstatistik Ofisi (The Hellenic Statistical Authority, El Stat) verilerine göre, 11 milyon nüfuslu Yunanistan’da işgücüne katılım yüzde 53. Türkiye’de ise bu oran yüzde 48. Yani onlar 5 puan ilerideler, daha çok işgücü piyasaya çıkıyor. 2011 itibarıyla, 5 milyonluk işgücünün 4 milyonunun işi var, 1 milyonu iş arıyor.
\nYunanistan nüfusu, bizim Ege Bölgesi’ninki kadar. Ama dibe vurmuş haliyle, 2011’de 268 milyar dolarlık milli geliri var ve bizim Ege’yi katlıyor. Yunanistan’da kişi başına gelir Ege’nin de, Türkiye’nin ortalamasının da yüzde 127 üstünde (27 bin dolar). Yunanistan ekonomisi (Türkiye’nin yüzde 35’i), öteden beri sorunlu bir ekonomi gibi takdim ediliyor. Bu da kısmen doğru, ama tam doğru değil. Yunanistan’ın 2002-2008 dönemi büyüme ortalaması yüzde 6.6. Türkiye’ninki ise yüzde 6. Yani Yunanistan aynı dönemde daha hızlı büyümüş. Yunanistan’ın kırılgan ekonomisi, krizle birlikte, 2008 sonrası tuzla buz oldu. Yunanistan son 3 yılda ortalama yüzde 2’ye yakın küçüldü. Türkiye ise ortalama yüzde 4.3 büyüme yaşadı bu dönemde.
\nYunanistan’ı dibe sürükleyen, kamu maliyesi. Kamu harcamalarını hesapsız arttıran Yunanistan, bunu karşılayacak kamu gelirinden yoksun, sürekli bütçe açığı verdi (2009’da milli gelirin yüzde 15’i, 2011’de yüzde 9’u). Komşu, açığını Avrupa bankalarından aldığı kredilerle karşılama yoluna gidince kısa sürede kamu borç yükü, milli gelirinin yüzde 100’üne yaklaştı. Borç veren bankalar da AB otoriteleri de uyarmadı, ilişmedi bu borçlanma serüvenine. Büyümede kamu harcamaları, kamu yatırımları ve cari harcamalarla sürükleyici güç oldu. 2004 Olimpiyat yatırımları, mesela borç yaratan bir operasyon oldu.
\nKriz gelip çattığında, yani 2008’de, Yunanistan’ın kamu borçları milli gelirini 31 milyar Avro geçmiş, oran olarak da yüzde 113 gibi dudak uçuklatıcı bir yerdeydi. Sonrasında olanlar oldu. Komşu, bu kamu borçlarını çevirmek için yükselmiş faizlerle borçlanmak zorunda kaldı ve borcuna, her yıl ortalama 35 milyar Avro, 3 yılda da 100 küsur milyar Avro eklendi. Yani bugün Yunanistan’ın 356 milyar Avro’luk kamu borcunun üçte biri son 3 yıldaki kriz ikliminde oluştu. Bu borcun, son 3 yılda Yunanistan’ın büyümesine gitmiş bir kaynak olmadığı açık. Yunanistan’ı çileden çıkaran da bu. Hem ekonomi büyümedi, hem de borçlar üçte bir oranında katlandı.
\nBorçların sadece faizleri, yıllık milli gelirin yüzde 8’ini götürür halde. Büyümeye fırsat bulamayan, ama topladığı verginin de yüzde 20’sini faize yetiştirmeye çalışan; memura, yurttaşa daha az harcayan, kemer üstüne kemer sıkan iktidarlar, sonunda Yunanistan seçmeninin sabrını tüketirken kendilerini de tükettiler.
\n***
\nYunanistan hakkındaki eksik bilgilerden biri de üretim ve istihdamıyla ilgili. Ezbere, Yunanistan’ın turizminden fazla bir şeyi olmadığı konuşulup duruyor. Oysa, istatistiki bilgiler turizmin önemli olmakla birlikte, ülke ekonomisindeki payının belirleyici olmadığını gösteriyor. Milli gelirde ticaret-turizm yüzde 26 pay sahibi, ama istihdamda turizmin payı yüzde 7.2’den ibaret. Buna karşılık sanayi yüzde 13 pay sahibi. Daha da ilginç olanı şu: Emlak sektörü, istihdamda yüzde 14 pay sahibi. Bunun pansiyonculuk, turiste kiralama, satma işi olarak yorumlanması halinde turizmin payını biraz daha arttırabiliriz. Ancak, ticareti bir yana bırakırsak en yüksek istihdam yine eğitim, sağlık, belediye gibi kamu hizmet kesiminde. Yani “sosyal devlet” komşuda güçlü, milli gelirin yüzde 40’ı kamu tarafından yaratılıyor ve bundan vazgeçilmesi de istenmiyor. Ama bunu sürdürebilmek için de neoliberalizme karşı alternatifler üretmek ve bunu halkla birlikte yapmak zorunlu. Sınav, çetin…
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- Yıkılması gerekiyor!
- Ünlü markanın adı bir kez daha listede!
- CHP'den duruşma sonrası ilk açıklama