Mustafa Sönmez
Mustafa Sönmez mustafasnmz@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Cari Açık, 'No Problem': İşin Sırrı Bütçede

18 Kasım 2011 Cuma
\n

\n

Türkiye 78 milyar dolarlık cari açık büyüklüğü ile dünyada ABDnin ardından birinci, yüzde 10.5lik cari açık/milli gelir oranıyla da dünyada açık ara birinci!.. Buna rağmen, Türkiye, bir müflis Yunanistan, bir İtalya değil henüz. Dahası, birçok kurum ve kuruluşun gözünde sağlam

\n

Bu nasıl oluyor? Bu devasa döviz açığı, bunu finanse etmek için dış kaynağa bunca bağımlılık, nasıl Türkiyenin eline ayağına dolaşmıyor ve bunca cari açığa rağmen, nasıl oluyor da zikzaklar çizse de, dış kaynak Türkiyeye geliyor?

\n

Hemen söyleyelim; işin sırrı bütçede, kamu maliyesinde. Özellikle bugünün şartlarında bütçe açığı, kamu borç stoku yükü, birçok yatırımcı için karar verirken önemli. Ülkeler risklerine göre sınıflandırılırken kamu maliyesinin durumu birinci derecede önem kazandı. Bütçe açığı düşük (yüzde 1-2), kamu borç stoku milli gelirin yüzde 50sini geçmemiş, hele Türkiyeninki gibi yüzde 40lardaki ülkeler, mali disiplini yüksek ülkeler olarak pek makbuller. Bu tür ülkelere, kriz yangınında, alevleri anında bastıracak itfaiyesi güçlü ülke gözüyle bakılıyor. İtalya gibi bütçe açığı büyük, kamu borcu yüksek ülkeler ise, cari açığı düşük (yüzde 3) olsa bile, yönetimi sorunlu, riskli ülkeler olarak kabul ediliyor ve yatırım çekemiyor, büyüyemiyorlar da...

\n

***

\n

AKP iktidarının bundan sonrasında da hedefi; bütçe açığı, kamu borç stoku görece düşük, bu sayede dış kaynak çeken, cari açığı da dert etmeyen bir ülke olmak. Türkiye, Orta Vadeli Programda 2012-2014 için ortalama yüzde 5 büyüme hedefliyor ve bunu bütçe açığını yüzde 1lere, kamu borç yükünü yüzde 35lere düşürerek, cari açığın da yüzde 8-9larda seyrini göze alarak yapabileceğini öngörüyor.

\n

Burada dikkat çekici olan, yine mali disiplinin üstüne her şeyin bina edilmesi. Peki böyle bir mali disiplin, nasıl tesis edildi ve nasıl sürdürülüyor?

\n

Hatırlayalım ki, çok değil, 10 yıl önce, 2000de Türkiyenin bütçe açığı yüzde 8i aşmıştı. 2001 krizi ile birlikte kamu borç yükünü çevirmek için ödenen fahiş faizlerle açık, milli gelirin yüzde 13üne çıkmıştı. Bu durum, IMFnin acı reçetelerinin uygulanmasıyla düzeltildi ve krizden çıkış, büyümeye geçiş IMF kredileri ile gerçekleşti. Ama IMF, sıkı bütçeyi şart koştu. Sıkılan kemerle açıklar daralmaya, kamu borç yükü makul bir sınıra inmeye başladı, IMF borç taksitleri ödendi, onun yerini de artık özel dış kaynak aldı ve onunla büyüme çarkları dönmeye başladı. Sıcak para biçimindeki yabancı sermaye, düşük kur-yüksek faiz koridorundan girdi, borsaya, devlet kâğıtlarına yatırım yaptı. Telekom, Petkim, Tekel gibi iştah açıcı özelleştirmelere doğrudan yabancı sermaye geldi. Özel sektörün uzun vadeli kredi talepleri de dış bankalarca, kaprissiz karşılandı. Sonuçta, bu dış kaynak girişiyle yaşanan yüzde 6-7lik büyüme, yıllık ortalama yüzde 6 cari açık ile at başı gitmeye başladı, ama ne gam!.. Cari açık, dış kaynakla finanse ediliyor ve kırılganlıklar biriktirse de, büyüme çarkı şimdilik dönüyordu. Ne yapıp edip bütçe sıkı tutulmalıydı. İşin sırrı buradaydı.

\n

Peki, bütçe açığı yüzde 13lerden yüzde 1lere, kamu borç yükü yüzde 80lerden yüzde 40lara nasıl geriletilmişti? Bu da sır değil ve halk karşıtı şu 3 yol izlendi:

\n

1- Dış kaynak girişli büyümenin yol açtığı ithalattan ve tüketim kredileri ile canlı tutulan iç tüketimden alınan ÖTV, KDV biçimindeki dolaylı vergilerin payı yüzde 70lere ulaştı ve büyüme ile orantılı olarak arttırılan tüketici halkın sırtındaki dolaylı vergiler, güçlü bütçeyi de yarattı. Ücretlilerin sırtındaki gelir vergisi yapısında da bir değişiklik yapılmadı.

\n

2- 10 yılda toplamı 50 milyar doları bulan özelleştirmeler, neredeyse hiçbir muhalefetle karşılaşmadı, geliri bütçeye aktarıldı, dahası 50 milyar TLlik İşsizlik Fonuna bile hortum bağlanıp bütçe açıkları daraltıldı.

\n

3- Başta sanayi ve enerji olmak üzere kamu kesimi ekonomiden uzaklaştırılınca yatırım harcamaları azaltıldı, kamu çalışan sayısı ve istihdam giderleri düşürüldü. Eğitime, sağlığa, tarıma, hanehalkına destek kısıldıkça kısıldı. Likidite bolluğu ile faizler düşünce, faiz harcamalarının bütçedeki payı da yüzde 35lerden yüzde 15lere kadar geriledi.

\n

Böylece bu 3 kanaldan daraltılan açıklar, ortaya her derde deva bir bütçe çıkardı. Bu bütçe rahatlığı, Merkez Bankasına faizi, gerekiyorsa yükselterek kuru terbiye etmek, kur şoklarına anında müdahale etmek imkânını sundu.

\n

Mali disiplini sürekli kılmak, bir başka disiplini gerekli kılıyor. O da otoriter bir yönetimSıkı bütçe için, sıkıyönetim meselesine yarın devam ederiz.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları