Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Avrupa'yı Paylaşmak:Almanya, Çin'e Karşı...
Avro alanında Güney Avrupa’nın çatırdamasıyla başlayan süreç, AB diye bilinen Avrupa Birliği’nin geleceğinin ciddi bir biçimde sorgulanmasına yol açtı. 17’si Avro kullanan, 10’u ise kendi ulusal parasını kullanarak AB üyeliğini sürdüren 27 üyeli AB’nin küresel krizle birlikte inşasını sürdürmesi, “tek Avrupa” hayalini gerçekleştirmesi mümkün mü? Bu soruya artık kimse kolay kolay olumlu yanıt veremiyor. Yunanistan, İtalya, İspanya, Portekiz, İrlanda gibi Avro alanının zayıf halkalarında yaşananlar, Avro temelli bir ortaklığın sürebileceği ihtimalini çok zayıflattı.
\nYunanistan’da Papandreu’ya, İtalya’da Berlusconi’ye havlu attıran koşulların, sihirli bir değneğin dokunuşuyla işbaşına getirilen Lukas Papadimos, Mario Monti gibi “Dervişgil” teknokratlarca düzeltilebilmesi pek kolay ve mümkün değil. Bir kere anlaşılmış bulunuyor ki mesele sadece bu ülkelerin devasa kamu açıklarının halli değil. Yunanistan ve İtalya’da yakında yürürlüğe sokulacak antisosyal önlemlerin iç kamuoylarında nasıl bir tepkiyle karşılaşacağını, ne tür sosyal mücadelelere konu olacağını henüz bilmiyoruz. Bu ülkelerin halkları, sistemli bir muhalefet yürütemeyip tıpkı Türkiye’nin 2001 krizinde yaşadığı kaderi yaşayabilir, faturayı sineye çekmeye zorlanabilirler, farklı gelişmeler de olabilir. Ama sorun, bu ülkelerin kamu maliyelerinin “normalleştirilmesi” değil sadece. Öncelikle bu ülkelerin yeniden büyüyebilen ekonomiler haline gelmeleri gerekiyor. Buna ise Avro ayak bağı. Avro, bu ülkelerin ihracatını zorlaştırdı. Avro, sadece Almanya’ya yararken Avro alanı ülkelerin çoğunu Almanya’nın uydusu durumuna getirdi.
\n27 üyeli AB, dünya hasılasının yüzde 25’ini üretirken Almanya, özellikle Avro’ya geçişle hızla büyüdü ve tek başına AB hasılasında yüzde 21 ve dünya hasılasında yüzde 5.2’lik paya sahip hâkim güç durumuna geldi.
\nKüresel krizi hızla aşan Almanya, Avrupa’nın cari fazla veren en büyük ekonomisi olarak, Avrupa’yı yeniden tasarlama gücüne sahip aktörlerin başında geliyor.
\nAlmanya, Avrupa kıtasını şekillendirmeye hazırlanırken bu süreçte ABD pek etkili değil. Küresel krizdeki kan kaybını durdurmaya çalışan egemen güç olarak refleksleri zayıflayan ABD, yaşlı aslanlara benziyor. ABD, 2007’den bu yana uğradığı kan kaybı ile dünya hasılasında yüzde 23’lük gelir payı ile yine büyük bir güç, ama istikrarlı bir büyüme ivmesi yakalayamadı ve kronik cari açığı, 470 milyar dolarla yine devasa boyutta. Başı bütçe açıkları ve yükselen işsizlikle hâlâ dertte. Baş emperyalist, eskisi gibi kükreyemiyor ve sürekli nüfuz kaybı içinde.
\n***
\nAvrupa, yeniden tasarlanacak, bu açık. Bu inisiyatifi Almanya elinden kaçırmak istemiyor, bu da açık. Avrupa’nın şekillenmesine etki edecek diğer güç, kısa adı BRIC olan, Brezilya, Rusya, Çin ve Hindistan bloku. BRIC’in 2010 sonunda 63 trilyon dolarlık dünya hasılasındaki payı yüzde 17.5’i bulmuş durumda. Blokun en varlıklısı Çin, dünya hasılasında yüzde 9-10 dolayında paya sahip artık. Dünya nüfusunun yüzde 42’sini oluşturan bu blokta Çin ve Hindistan, küresel kriz süresince büyüme rekorları kırdılar. Brezilya, Lula yönetiminde son 10 yılın en dikkat çeken gücü olurken Putin-Medyedev ikilisinin yönettiği Rusya, enerjideki hâkimiyetini en iyi kullanan dünya devlerinden biri oldu. BRIC, 278 milyar dolara ulaşan cari fazlası ile Japonya ile birlikte (167 milyar dolar) hem ABD’nin, hem AB’nin cari açıklarını finanse ediyor.
\nAvrupa Kurtarma Fonu olarak bilinen EFSF, Avro alanındaki yangını söndürmek için kaynak kapasitesini arttırmak söz konusu olduğunda hemen başta Çin olmak üzere BRIC ülkelerinin kapısını çalıyor ve onlardan Avrupa’da istikrarı sağlamak için tahvil satın almalarını istiyor. Başta Çin olmak üzere BRIC üyeleri de bu talebe Amerikalıların pek sevdikleri bir sözle karşılık veriyorlar: “Siz bizim sırtımızı kaşıyın, biz de sizinkini.” Yani, “Belli bir çıkarımız yoksa sizi kuyudan çıkarmak için neden ip uzatalım” diyorlar. AB pazarındaki kotalarının genişletilmesini, AB’ye mal ve sermaye ihraçlarının önünün açılmasını istiyorlar. Eli güçlenen her emperyalin isteyeceği şeyler bunlar, şaşırtıcı değil. Dolayısıyla, bundan sonra Avrupa yeniden bir tasarımla şekillenecekse bunda BRIC’in de etkisi olacak; BRIC’in hem eli güçlü hem de Avrupa buna muhtaç durumda.
\nBRIC’in Avrupa üzerinde etkisinin artması, Türkiye için iyi haber değil. Çünkü, kendisine “Avrupa’nın Çin’i olmak” şeklinde rol belirlemiş, Asyalılarla benzer ucuz emek yoğun ürünleri üretip aynı pazara ihraç etmeye çalışan Türkiye, şimdi tam da çöplüğü sandığı Avrupa’da Çin ve dostlarını daha fazla karşısında hissedecek ve bugüne kadar aday üye olarak korunduğu Avrupa pazarında şimdi Asya’nın daha fazla rekabetiyle burun buruna gelecek demektir.
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- Yıkılması gerekiyor!
- Erdoğan belayı satın aldı
- Ali Koç'tan çok sert Kayserispor açıklaması!
- Ünlü markanın adı bir kez daha listede!