Yalnız milyonlar!

17 Mayıs 2020 Pazar

Çok sevdiğim şu Anadolu anlatımı son günlerde daha sık aklıma geliyor.

Anadolu’nun tarımla geçinen kasabasıyla, ticaretle geçinen kasabası arasında bir dağ varmış. Tarımcılar hasattan sonra grup halinde yola koyulur, dağı aşar ticaret kasabasına gidermiş. Ürünlerini satarlar, o parayla altın, çeyiz, ne gereksinim varsa alıp yine dağdan dönerlermiş. Kasaba halkı da dönenleri yolda karşılar, güzel bir buluşma olurmuş.

Birinde köye süklüm püklüm dönmüşler. Giysiler yırtık, atlar, eşekler perişan. Suratlar bir karış.

Herkes şaşırmış. “Ne oldu?”, “Kim yaptı?”, “Soydular mı” sorularına cevap vermeye çalışanlar birbirine karışmış. Her kafadan bir ses çıkarken, kervandakilerden bir bağırmış:

Herkes sussun, ne olduğunu anlatacağım…

Demiş ki:

Dağ başında önümüzü eşkıya kesti. Hepimizi kayanın dibine sıkıştırıp, üstümüzde başımızda ne varsa aldılar…

Kasabanın ileri gelenlerinden biri sözünü kesmiş:

Kaç kişiydiler?

Cevap vermiş:

Onlar üç kişi birlikteydi, biz yetmiş kişi yalnızdık!

***

Dün Cumhuriyet gazetesinin manşetten duyurduğu, 5 kıtada 600’den fazla üniversiteden 3 bini aşkın araştırmacı, akademisyenin altına imza attığı Covid-19 manifestosu, yukarıdaki örneği küresel çapta anlatıyor. Manifesto, dünya, sermaye sahiplerinin kâr hırsına teslim edilemez, diyor. Emek, bir meta değildir, diyor. Geçmişteki büyük felaketler nasıl yenilenmeyi, daha insanca düzene giden yolu da açtıysa, Covid-19 da aynı işlevi yerine getirebilir, diyor. Dünya, toplam nüfusunun yüzde 1’ini bile bulmayan bugünkü küresel anlayış sahiplerine teslim edilirse daha büyük felaketler yaşarız, diyor. Çokuluslu şirketleri (ÇUŞ) dünyaya, insana, emeğe ve demokrasiye saygı göstermeye çağırıyor.

İçinden geçtiğimiz günler yakın geleceğin büyük tartışmaları için bulut topluyor. Dünyanın pek çok ülkesi bunu yapmaya başladı. Türkiye’de ise iktidar ufuktaki bu olası tartışmanın önünü kesmek, “bugüne kadar uygulanan sistem değişecekse, onu da ben değiştiririm” demek istiyor. Buna karşı çıkan herkesi ezip geçmeyi göze alan bir vahşetle yürüyor.

İş Bankası’nı hükümet kurumu haline getirip Varlık Fonu’na devrederek bir nebze ekonomiye nefes aldırmayı hedeflemesinin nedeni bu…

Tele1’deki, Halk TV’deki hükümete yönelik eleştirileri “darbe girişimi”, “terör faaliyeti” sayıp, Sevda Noyan’ın tehditler savurmasını, öldürülecekler listesi yapmasını “demokratik hak” olarak görmesinin nedeni bu…

Apartmandan yayla evine kadar 3.5 milyon kaçak yapı için para karşılığında “imar barışı” getirip, muhalif bildiği gazetecilerin evlerini yıkma tehdidinde bulunacak kadar gaddarlaşmasının nedeni bu…

Halka hizmet ediyor görüntüsü vermesi için, kendi belediyelerine her yolu açarken muhalefet belediyelerine yasak üstüne yasak getirmesinin nedeni bu…

***

İktidar, yukarıda saydıklarımızı yeni türevleriyle birlikte devam ettirecek. Ekonomideki sıkışıklığı aşmak için, mevcut durum gereği en çok tüketilen ürünlere ek vergi koymaya başladı. Nisan ortasında gazoza, oyun konsoluna ek vergiyi bu yüzden getirdi; nasıl olsa tüketiyorlar, vergi tahsili garanti…

İktidar, bunların yerine bütçe açığında çok daha işlevsel olacak, geçiş garantili köprü ve yollardaki bu sistemi salgın nedeniyle askıya alabilirdi. Geçen yıl sadece Yavuz Sultan Selim, Avrasya Tüneli ve Osmangazi köprüsünde garanti verilen sayıda araç geçmediği için ödenen para 4 milyar lirayı buluyor. 2020 için ne olacak?

Rakamın artacağı kesin. Ancak iktidar bu sistemi en azından erteliyorum demez, diyemez. Çünkü o sistemin iktidarı. AVM’leri camilerden bir ay önce açmalarının nedeni de bu.

Türkiye’yi 20 kuruşluk maskeyi üretip dağıtamaz hale getirdiler, ama iktidarlarını güçlendirmeye çalışıyorlar.

Neyle? Baskı, şiddet, korkutmayla…

Türkiye güçsüzleşiyor, iktidar güçleniyor.

Milyonlar yalnız… İktidar üç kişi birlikte!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları