Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Türkiye'nin Suriye Sorunu!

25 Mayıs 2013 Cumartesi

\n

Korkarım ki, Başbakan Erdoğan, Beşşar Esaddan daha yalnız hale geliyor!

\n

Soğuk savaşın bitim sürecini milat \nsayarsak 20 yılı aşkın süredir etrafımızda sürekli ateş topu dolaşıyor. İçimize kıvılcım sıçramasa bile sıcaklığı yetiyor.

\n

Balkanlar’ın 8, Kafkaslar’ın 6 parça olduğu 1990’lı yıllarda sadece dış değil, iç gündemimizi de bu coğrafya oluşturdu. Bunun pek çok nedeni vardı. Türkiye’yi vatan bilen Balkan ve Kafkas kökenli yurttaşlarımız ister istemez gelen her kötü haberden hükümeti de sorumlu tuttular. Türkiye’nin NATO üyesi olması, “uluslararası çözüm” deyince bütün gözlerin Ankara’ya dönmesi sonucunu doğuruyordu.
Pek çok hükümetin gelip geçtiği bu süreçte Türkiye genellikle çözümün bir parçası olmaya çalıştı. Bugünkü Suriye geriliminde ne yazık ki sorunun bir parçası haline geldik.

\n

***

\n

Başbakan’ın Amerika gezisinden sonra ortaya çıkan tablonun özeti yukarıdaki son cümledir.
Suriye’de çözümün değil, sorunun bir parçası haline geldik.
Dış politikaya iktidarın kör penceresinden bakanlar dışında hemen bütün kesimlerin bakışını yan yana koyup ortalamasını aldığımızda şunlar öne çıkıyor:
Başbakan, ABD Başkanı’nı Suriye’ye olabilecek en aktif şekilde müdahale yapılması için ikna etmeye, en azından bu yönde bir söz almaya çalıştı, olmadı.
Erdoğan’ın “Esad gitmeli” sözüne Obama’nın, “2 yıl önce gitmeliydi” karşılığını vermesi, Suriye’nin ABD katında olağanüstü bir öncelik taşımadığını gösteriyordu. Erdoğan’ın başta Rusya olmak üzere bölgenin öteki etkin ülkelerini, kafasındaki çözüm için ikna etmeye girişmesi, ABD açısından, “meşguliyet tedavisinden” başka bir şey değil.
Şimdi yeni evre, Cenevre. Buradan da nasıl bir sonuç çıkarsa çıksın, bunun Erdoğan’ın
Esad parantezini kapatma hedefine yetmeyeceği görülüyor.
Gelinen noktada iki yıl önce
“Haftalarla ömrü kaldı” denilen Esad, hem dünya dengelerini hem de muhalifler arasındaki fay hatlarını kullanarak zaman kazandı, yeni politikalar oluşturma zemini elde etti. Zira uluslararası ilişkilerde sorunu zamana yaymak, çözümsüzlüğü çözüm olarak yönetmek de bir çözümdür. Neredeyse şu algı yerleşecek:
Türkiye’nin Suriye sorunu!

\n

***

\n

Başbakan’ın Suriye merkezli ABD gezisine biraz daha geniş ölçekli bakıp, yazının girişinde açtığımız yelpaze ile değerlendirelim.
Günümüzde ülkelerin güvenliği kendi sınırları ile sınırlı değil. Başta komşularınız olmak üzere dışınızdaki bir ülkede yaşanan gelişmeler doğrudan sizin iç güvenlik sorununuz haline gelebiliyor. Bunu en iyi bilen ülkelerin başında Türkiye geliyor. O nedenle sizin de komşularınızı, ortak kurumları paylaştığınız, ilişki içinde olduğunuz ülkeleri dikkate almanız, onlar üzerindeki algınıza özen göstermeniz gerekli.
Türkiye’nin geleneksel dış politikasında şu tür algılar öndeydi:
Güven veren ülkeydik.
Verdiği sözü tutmaya çalışan ülkeydik.
Muhatapların içişlerine karışmamaya özen gösteren ülkeydik.
Dünyanın ortak paydası olan uluslararası kurumların meşruiyetine saygı duyan, kararlarını onaylamasak bile meşruiyeti zedelememeyi ilke edinen ülkeydik.
Kimi eksikliklere, tökezlemelere karşın laik, demokratik, sosyal hukuk devleti tanımını benimsemiş, bulunduğu coğrafyada bunu gerçekleştirmenin zorluğu dikkate alınarak ayrıca saygı duyulan ülkeydik.
20. yüzyılın dünya liderleri arasında yer alan
Mustafa Kemal Atatürk’ün ülkesiydik.
Yukarıda sıraladığımız bütün bu algılarda erozyon var.
Bu, toplam bir erimedir.
Türkiye’nin bu özelliklerini yitirmesi, elbette öncelikle kendi sorunudur. Ancak böyle bir Türkiye, Ortadoğu’nun parçası haline gelmiş bir Türkiye, bir adım sonra sorunun bir parçası haline gelmekten de öte sorun üretmeye başlar.
Bunların ne olabileceğini etrafımıza dikkatli bakan herkes görecektir.
Bunun küresel yapıya yön verenlerin de işine geleceğini sanmıyorum. Konunun bu yanı bir yana, asıl sorumluluk bu ülkede yaşayanların üzerindedir.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Umut ve mücadele! 21 Kasım 2024
Yine yeniden BOP! 20 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları