Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Türkiye Dönüşürken...

12 Ekim 2013 Cumartesi

30 Eylül’den bu yana başkentte
yaşananları, verilen kararları alt alta
koysak sütun biter.

Birbirinden çok farklı gibi görünen bütün
gelişmelerin doğurduğu toplam sonuç,ortak:
Türkiye’nin dönüşümünde yeni bir
makasa geçildi.
Bunların her birine ayrı ayrı tepki
vermenin sonucu değiştirmeyeceği bir
tablo ile karşı karşıyayız.
Olayın sıcaklığıyla bir refleks olarak
verilen tepkide, bilinç önde değildir.
Refleksin sözcük anlamının “istenç
dışı sinir etkinliği” olduğu dikkate
alınırsa, söylemek istediğimiz daha net
anlaşılacaktır.
Toplumu ayrıştırmanın özgürlük,
geçmişle hesaplaşmanın demokrasi,
intikam almanın hukuk olarak sunulduğu
bir Türkiye’ye dönüştük. Bu durum
beraberinde kamplaşmayı, kutuplaşmayı getirdi.
Bütün bunlardan daha vahim olan
gerçek şu ki; iktidar, karşıtlık yaratmayı bir
siyaset yapma biçimi olarak benimsiyor.
Bunun doğuracağı sonuçları kendi sorunu,
sorumluluğu olarak görmüyor.
***
İktidarın bu siyasetini onaylamayan,
gidişten kaygı duyanlar ise çok
parçalı. Bunun ayırdında olan iktidar,
parçalı durumu devam ettirmek, hatta
derinleştirmek için elinden geleni ardına koymuyor.
Son dönemde güvenlik güçlerinin en
masum gösterinin bile elektrikli hale
gelmesine neden olması, ardından
da şiddetin her türlüsüne başvurarak
müdahale etmesi iktidar politikasının bir parçası.
Bu ortamda yapılmaması gereken ilk şey
şiddete şiddetle karşılık vermektir.
Belki çivi çiviyi söker, ama çiviyi tutan
tahta ne olur?
Çivi tutmaz olur.
Bunun sonucunda ne olur?
İşin çivisi çıkar.
Bu iklimde seçim atmosferine gireceğimiz
düşünülürse, hükümetin alay ettiği
“endişelerin” kaygılarından daha gerilimli
günler bizi bekliyor demektir.
Artık refleksle tepki vermeyi bırakmak
gerekiyor. Bunun yerine gidişi iyi okuyup
iyimserlik-kötümserlik gibi duygulara
kapılmadan hedeflere dayalı bir mücadele
çizgisi tutturmanın zamanı geçmek üzere.
Yukarıda vurguladığımız gibi seçim
atmosferi adım adım her şeyin merkezine
oturuyor. Hedef seçim süreci olmalı.
Zaman zaman gerçekleştirilen büyük
buluşmalar seçim sürecinin ana rotası
değildir. Sadece parçasıdır.
Açıkça paylaşmak gerekirse, büyük
buluşmalarda “kendi sesimizin büyüsüne
kapılma”, “işte buluştuk ve her şeyi çözdük”

duygusuna sürüklenme tehlikesi var.
***
Önümüzdeki ilk büyük buluşma 29
Ekim’de yaşanacak.
Cumhuriyetin 90. yılını kutlayacağız.
Bu satırları okuyanlar “refleksle” şöyle mırıldanabilir:
Kutlayacak ne kaldı?
Bu soruya yanıtımız şudur:
100. yıl kaldı!
Daha uzun erimli bakıldığında
Cumhuriyetin 100. yılını kutlama süreci de başlamıştır.
Başbakan 2023’ten söz ederken birkaç
kez şunu söyledi:
“Bizim bu projemizi kimse çalmaya kalkmasın.”
Salt bu durum bile iktidarın nasıl bir 100.
yıl tasarladığını ortaya koymaya yetiyor.
Buna tepki göstermek, “Cumhuriyeti
keyfinize göre dönüştürmenize izin
vermeyeceğiz”
demek elbette haklılığı olan
bir davranış biçimidir.
Bunun yerine daha büyük baksak...
100. yılında Cumhuriyeti 21. yüzyıl
değerleriyle biz buluşturacağız desek...
90. yıl kutlamalarını bu uzun soluklu
mücadelenin başlangıcı yapsak...
Bunun yolunun yığınlarla sandıkları
buluşturmaktan geçtiği gerçeğini pusula edinsek...
Ne dersiniz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Umut ve mücadele! 21 Kasım 2024
Yine yeniden BOP! 20 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları