Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Telsaray...

21 Temmuz 2013 Pazar

\n

Sait Faikin hikâyelerinde çok vardır; bir insanın ilk fırsatta kurtulmak istediği ortam, bir başka canlıya saray gibi gelebilir.

\n

Hapishane deyince ilk akla gelen sözcüklerden biri demir parmaklıksa \nöteki de tel örgüdür.

\n

Hapishanelerin sadece dış duvarının çevresinde değildir tel örgüler. İçindeki koğuşlar arası duvarlarda, havalandırma boşluğu aralarında da örülüdür.
Ancak hapishane fotoğraflarında o tel örgüleri göremezsiniz. Çünkü mevzuata göre hapishane içinde sadece resmi görevlilerin, müdür izniyle çektiği bu fotoğraflarda tel örgülerin kareye sokulması yasaktır.
Mevzuatın özeti şöyle:
Hapishane içinde, hapishanenin hapishane olduğunu açıkça belli edecek objeler önünde fotoğraf çekmek yasak!
Bunları geçelim, tel örgülere çıkalım.

\n

***

\n

Hücrelerimizin önündeki 5 adıma 14 adımlık havalandırma boşluğunun 7 metrelik duvarlarının tepesi silindir biçiminde tel örgülerle çevrili.
O tel örgüler bizi dışarıdan ayıran üst sınır.
Serçeler içinse tam bir saray.
O yüzden ben de mevzuata nispet olsun diye, hapishanenin hapishane olduğunu belli eden objelere başka adlar takıyorum.
Bizi çevreleyen tel örgüler, telsaray. En azından bizim serçecikler için öyle.
Tel örgülerin hemen altında, arada oluklu kesmelerin olduğu demir saclar, onların altında üzeri kaplamalı duvar var. Bizim serçedaşlar demir olukların altı ile duvar arasındaki kaplamayı gagalaya gagalaya oydular, etrafına dışarıdan emek emek getirdikleri kurumuş ot, saman parçacıkları koydular, sadece kendilerinin girip çıkabilecekleri bir delik ördüler.
Yuvadan çıktıklarında hooop telsaraya. Geceleri yuva, gündüzleri telsaray.
Silindir tellerin ortasında genel dengeyi sağlayan düz teller var. Serçedaşlar silindir telin üzerinde gaga çaldıktan sonra zevk için orta tele geliyorlar. Orası aynı zamanda gaga temizleme yeri. Ayaklarının hemen dibindeki tellere gagalarının iki yanını ritmik hareketlerle sürterken bir müzisyen alet çalıyor ya da ressam fırçasını boyaya batırıyor diye düşünürsünüz.
Bir de saniyeler içinde öne arkaya dönüşler vardır ki, aletli cimnastik diye buna denir.
Sesleri en çok gündoğumunda ve günbatımında çıkar. Güneşin doğmakta olduğunu onlar haber verir. Bestesini, güftesini bize vermiyorlar ama, kesin ezberlerinde onlarca gündoğumu, günbatımı şarkıları var. Yoksa bu kadar güzel bir koro oluşmazdı.
Akşam güneşin batışını onların kanatlarından izlemek, güneşi görmek kadar güzeldir. Sanki kanatların ucuna ateş parçaları takmışlardır. Her cik cikte kanatlar kıpırdadıkça güneşin ışıkları da dalgalanır.
İşte o an serçeler, insanın aklını çeler. Güneş şu anda dünyanın neresinde hangi haldedir diye düşünmeye başlarsın. Dünya senin etrafında döner, tabii güneş de...

\n

***

\n

Serçeler ne yazık ki hep böyle güzellikler yaşatmıyor bize. Yaşamla ölümü iç içe sokan o doğa kuralı, onlar için de geçerli.
Mayıs sonundan temmuz başına kadar üç serçenin cenaze törenini yapmak zorunda kaldık.
Yumurtalarından yeni çıkan serçeler gün boyu annelerinin getireceği yemeği bekliyorlar. Annenin gagasından o yiyeceği alışlarını görmelisiniz. Yuvanın ucuna kadar gelip gagalarını uzatıyorlar. İşte o uçta çok dikkat etmeleri gerek.
Önce kanatları gelişecek, hareketlenecek. Sonra anne onlara kanat açıp kapama talimleri yaptıracak. Devamında usul usul uçacaklar, kısa süre sonra da gökyüzüne havalanacaklar...
İşte o aşamaya giderken bazıları yuvadan havalandırmaya, beton zemine düşüyor. Bir süre canlı kalıyorlar ama anne olmayınca ne beslenebiliyorlar ne uçabiliyorlar. Anne inip yanlarında dolanıyor, yuva ortamı olmayınca bir şey yapamıyor.
Temmuz başında kaybettiğimizin ölmeden önce başını zorla yukarı kaldırıp uçanlara bakışını tarif edemem.
Uçmayı başaran yavrularsa güneş nöbetini çoktan devraldılar.
Bize tepeden bakıyorlar ama, olsun.
İkide bir
“etmelerini” de talihten sayıyoruz...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Umut ve mücadele! 21 Kasım 2024
Yine yeniden BOP! 20 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları